Öncelikle, bu sorunun çok daha detaylı ve bilimsel (doğal olarak da bir o kadar karmaşık) detalarını öğrenmek isterseniz Dil Göstergeleri konusunu araştırabilirsiniz. Dil göstergeleri ve bu sorunuzu bilimsel olarak inceleyen bilim dalı Göstergebilimdir. Bu iletişim, felsefe, dilbilim gibi alanların başlıca konusudur.
Dil ilk oluşurken insanların anlamlı homurtularıyla ve varlıkların çıkardıkları sesleri taklit etmesiyle oluştu. (Şırrrr, çıtt, ÇAT! gümgüm, hav hav, möö, fşşşfşşşşş...) Zamanla dil kendi doğal seyri içinde o dili konuşan toplumun kültürüne bağlı olarak gelişti, kelimelere dönüştü, bu kelimeler tabletler, duvarlar ve kağıtlar üzerinde yazıya döküldü, gramer ve fonetik kuralları oluştu.
Çok çok basite indirgeyerek anlatmaya çalışacağım bir örnekle:
Doğada canlı bir varlık olan ağaç var. Bu ağaç insanların ve hayvanların kendisine yüklediği anlamdan bağımsız olarak varlığını sürdürüyor. Yeşil yaprakları, dalları ve kökleriyle canlı bir varlık.
Şimdi bir insan olarak kafanızda bir ağaç canlandırın. Zihninizde canlanan yeşil yapraklı, dalları ve kökleri olan o imgeyi düşünün, kafanızın içerisinde canlanan o görüntü ağacın varlığıdır. Şu an doğada gördüğünüz agacı zihninizde de görüyorsunuz. Bu zihninizdeki canlı varlığın görüntüsü "ağaç, masa, tahta, tree, baum" gibi kelime ve kavramlardan bağımsız ve nedensizdir, sadece bir varlığın zihinde oluşan canlanmasıdır. Yani doğada kendi kendine oracıkta duran ağaçla zihninizde canlanan görüntü arasında bir bağ kuruldu. Tıpkı ayna ve aynanın karşısında duran gerçek görüntü gibi.
Biz bir insan olarak zihnimizde canlanan bu varlığa bir anlam yükledik. Artık ağaç varlığını düşünmemiz gerektiğinde zihnimizde bu şekil canlanıyor. (Ve bu anlamı yüklerken de doğal olarak kendi toplumumuzun kültüründen ve coğrafyasından etkilendik, buna göre zihnimizde bir anlam oluştu.)
Şimdi o kafamızdaki anlamlı görüntüye bir ses verdik. Koşunurken o yeşil yapraklı, dallı, köklü varlığı ifade etmek için ona ağaç dedik. bazinga, nooboo, simsis gibi bir kelime de kullanabilirdik ama kullanmadık bunun yerine bizim yaşadığımı toplumda herkes AĞAÇ diyordu, biz de ağaç dedik.
Artık ne zaman "AĞAÇ" duysak kafamızda hemen o görüntü canlanacak. Yani varlığa anlam verdik, sonra da somutlaştırarak isimlendirdik. Zaman içerisinde konuştuğumuz dil gelişti, harfleri keşfettik, alfabeyi oluşturduk. A - Ğ - A - Ç harflerini yan yana getirerek ağaç varlığını AĞAÇ kelimesi olarak somutlaştırdık, bir gramer kuralı olarak da ağaçı AĞAÇla ilişkilendirdik.[1]
Bu AĞAÇ kelimesini bağlı olduğumuz Türk kültürüne göre biz oluşturduk, hiçbir sebebi olmaksızın ona ağaç dedik. "çağa", "dagdag", "şenüg" falan da diyebilirdik, demedik. Bir sebebi yok, yüzyıllarca böyle söylemiş bizim toplumumuz biz de bunu devam ettirdik, hepsi bu.
Avrupa'nın bir köşesinde rastgele bir Cermen kabilesinde yaşayan insanlar BAUM demeyi uygun görmüş mesela. Bu yüzden Almanca'da o yeşil yapraklı, dallı ve köklü varlığa BAUM deniyor. Hiçbir sebebi yok, cermenler ağaç varlığını zihninde canlandırıp sesli ifade ederken Baum demişler ve öyle kalmış. Hatta dillerini geliştirmişler, gramer kuralları oluşturarak eril artikel de ekleyerek artık DER BAUM diyorlar. Artık bu kelimenin ağacın doğadaki herhangi şekilsel, sessel taklidiyle alası kalmamış. İnsanlar anlaşmış, bu kelime üstünde uzlaşmış ve bu kelime yeşil yapraklı, dallı, köklü varlıktan bağımsız bir ürün.
[2][3][4] -> bu kaynaklardan daha detaylı bilgi alabilirsiniz.
Bu şekilde kabaca düşünebiliriz bu durumu. Umarım anlaşılır olmuştur :)[4]
Kaynaklar
- edebiyatogretmeni. Görsel. Alındığı Tarih: 16 Mayıs 2023. Alındığı Yer: edebiyatogretmeni | Arşiv Bağlantısı
- Ö. YILDIRIM. Saussure'de Gösteren - Gösterilen Ayrımı » Felsefe Hakkında Her Şey.... (14 Mayıs 2020). Alındığı Tarih: 16 Mayıs 2023. Alındığı Yer: Felsefe hakkında her şey... | Arşiv Bağlantısı
- tadhg. Göstergebilim. (18 Eylül 2014). Alındığı Tarih: 16 Mayıs 2023. Alındığı Yer: SlideServe | Arşiv Bağlantısı
- Sakarya Üniversitesi. Dilbilim Ve Göstergebilim: Ferdinand De Saussure Ve Göstergebilimi Anlamak. Alındığı Tarih: 16 Mayıs 2023. Alındığı Yer: Sakarya Üniversitesi | Arşiv Bağlantısı