Doğadan koptuk ve doğanın döngüsü içerisinde temizlenen kirliliğimizi, doğadan koptuğumuz için kendimiz temizlemek zorundayız.
Mesela artık çıplak değiliz. Giysi giyiyoruz ve o giysiler vücudumuzun kirini, terini, kokusunu uzaklaştırmamıza izin vermiyor. Çıplak yaşasaydık hiç bir zaman kötü kokmayacaktık.
Bedenimizin bir parçası olan tüylerimizi , kıllarımızı kesiyoruz hatta baskılıyoruz. Doğada onlara ihtiyacımız vardı, artık yok. O nedenle onlar da eskiden kirlilik teşkil etmiyordu ama artık ediyor.
Yediğimiz içtiğimiz her şey yapay. Doğanın bir parçası değil. O nedenle terimiz, dışkımız da eskisi gibi değil. İneğin dışkısını gübre olarak toprağa verebiliyoruz çünkü o doğadan geliyor, onun bir parçası. Tüm hayvanlarınki öyle. Hiç biri aslında pis değil. Doğa onları alıp çözüyor, kendisine katıyor. Ama insan dışkısı öyle değil. Onu biz arıtmak, seyreltmek zorunda kalıyoruz.
Doğadan koptukça, doğada var olmayan şeyler ürettik ve biz de ürettiklerimizle yaşadığımız için doğanın temizleyemediği bir kirlilik yarattık. Bedenimiz de bu kapsamda. O nedenle banyo yapmak zorundayız.
Çünkü doğa artık bizi temizleyemiyor.