Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Yeni Soru Sor
Paylaşım Yap
Sorulara Dön
Abdullah Bektaş
Üye 22 saat önce
6

Ödüllü Soru Neden üzülürüz üzüntü neden evrimsel süreçte elenmedi?

Üzgünken daha dikkatsiz daha verimsiz daha başarısız daha savunmasız ve daha az yaşamaya müsait bir konumda oluyoruz peki evrim üzüntüyü bu dezavantajları neticesinde neden elemedi de hala insanlar üzülebiliyor neticede üzgün insanlar daha az beslenecek daha çabuk hastalanacak saldırılara daha geç cevap verecekti değil mi?
351 görüntülenme
Cevap Ver 2,500 UP
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Soruyu Takip Et
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
  • Ödül
Tüm Reklamları Kapat
4 Cevap
Bora Akarsu
Bora Akarsu
51K UP
Kendi fikrim 10 saat önce

Benim kanaatimce arkadaşlara da hak vererek üzüntü : insanı karşılaşacağı bir sonraki sınava hazırlar ve tecrübe sağlar böylelikle hayatta kalma ihtimali artar. Aynı zamanda dopamini resetler zira üzüntüsüz bir hayat dopamin patlamasına neden olarak , insanın dopamine ulaşma motivasyonunu mahvederdi : örneğin eski çağlarda insanların mutlu olması için karınlarını doyurması gerekirdi bu yüzden bireylerin avlanması gerekirdi , avlanmak için efor sarfedilir ödül olarakta beyin dopamin salgılardı. Ancak üzüntünün olmadığı bir dünyada sürekli dopamin salgılamak herhangi bir eforsal faaliyet gerektirmeyeceğinden her şeyi mahvedebilirdi.

4
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Sena Küçükkıvanç
Yazar&Editör 21 saat önce

Önce şöyle bir sahne hayal edelim: Eski çağlarda bir grup insan düşünelim. Ateşin yeni bulunduğu, mağaralarda yaşadığımız zamanlardan bahsediyorum. Bu insanlar sürekli mutlu olsa, hayat tozpembe olsa, bir anda kapıya dayanmış kaplan tehlikesini, açlığı, kuraklığı ya da zehirli otları pek de önemsemezler. "Aman canım, her şey yolunda!" deyip riskli işlere dalarlar. Ne olur? Bir gün avlanırken kaplana yem olurlar. İşte bazen üzülmek, durmak, düşünmek, içine kapanmak ve "Galiba şu an risk fazla, biraz frene basalım" demek uzun vadede hayat kurtarmıştır.

Bu düşünce modelinin adı literatürde "Behavioral Shutdown Model" olarak geçiyor. Yani koşullar çok zor ya da ödül ufak, risk büyükse, sistem otomatikman "çekil kenara, enerjini harcama" diyor. Aynı vücudumuzun ağrı sinyalleri gibi: Parmağın kesikse, "Hop, kullanma beni!" diye sinyal verir ve sen de acıyı hissedip o eli fazla zorlamazsın.

Üzüldüğümüzde, diyelim ki ağladığımızda, etraftaki insanlar çoğunlukla bize destek olmak ister. Nasıl ki bebek ağladığında annesi koşar, yetişkinlikte de (elbette duruma göre değişmekle birlikte) üzgün görünen birine dostları yardım eli uzatır. Tıpkı futbol takımında sakatlanan bir oyuncuya herkesin "Hadi hocam, geçmiş olsun, bir şeye ihtiyacın var mı?" demesi gibi. Bu da topluluk içinde bir dayanışma yaratır.

Tüm Reklamları Kapat

Bir nevi, "sinyalleşme kuramı" (signaling theory) diyebileceğimiz bir olgu devreye girer: Üzgün olduğumuzu ifade etmemiz, karşı tarafın "Bu kişi yardıma muhtaç" diye düşünmesine sebep olur, bu da sosyal desteğin önünü açar. Toplum içindeki dayanışma uzun vadede herkesin hayatta kalma şansını artırır.

Bazı araştırmalar diyor ki, insan üzgünken daha dikkatli, daha analitik olur. Mesela bir sınavda, çok neşeli insan belki biraz "dalıp gider", ama hafif moral bozukluğundaki kişi detaylara takılır ve "Aman yanlış olmasın!" diye uğraşır. Bu durum da "veri işlemeye daha odaklı yaklaşma" olarak isimlendiriliyor.

Bu tıpkı hava yağmurluyken şemsiyeye daha sıkı sarılmaya benziyor. Hava güzelse "Yağmaz şimdi, boşver" diyebiliriz ama kapkaranlık bulutları gördüğümüzde "Bir bakayım, şemsiye var mı? Meteorolojiye göz atayım…" diye daha temkinli davranırız. Üzüntü de bazen bu karanlık bulut gibi uyarıcı işlevi görür.

Diyelim ki biri yakınımızı kaybetti ve üzüldük. O üzüntü, bir yandan "Beni yalnız bırakmayın" diye çevresine mesaj yollar, diğer yandan da o kişi gelecekte yeni ilişkiler, yeni dostluklar kurmanın önemini fark eder. Bir bahçedeki ağacın kuruyup kesilmesi gibi düşünün: Başka bir fidan dikersin, ama önce "Şu toprağa ne oldu da ağaç kurudu?" diye üzülür, araştırır, eksikleri tamamlarsın ki gelecek sefer daha sağlam büyüsün.

Tüm Reklamları Kapat

"Üzüntüyü niye evrim elemiyor?" sorusunu biraz da teknik bir formülle açalım bence. Diyelim ki bireyin yaşam başarısını (fitness) ile gösteriyoruz. Bu fitness aslında hem hayatta kalma ihtimalini hem de üreme şansını etkileyen her şeyi içine alan bir değer yani.

Bir tarafı "Mutsuzluğun bedeli" (cost of sadness, ) olsun: Motivasyonun düşmesi, beslenmenin azalması, geç tepki verme gibi negatif etkiler burada toplanır. Öbür tarafı "Mutsuzluğun getirisi" (benefit of sadness, ) olsun: Gruptan destek alma, riskli davranışlardan kaçınma, analitik düşünce artışı vb.

Basit bir dengeleme formülü:

: Üzüntü ya da mutluluk olmadan, ortalama şartlarda bireyin fitness değeri.

: Üzüntünün kazandırdığı artı puanlar (sosyal destek, tehlikeden kaçınma, gelişmiş analiz).

: Üzüntünün yol açtığı eksi puanlar (enerji kaybı, daha az beslenme, saldırılara geç tepki).

Eğer doğada ve toplumda (yani kârlar) uzun vadede 'den (maliyetlerden) büyükse, bu duygu elenmez, kalır. Basit bir mantık: Kazançlar uzun vadede zararlardan ağır basıyorsa, o özellik popülasyon içinde kalıcı hale gelir. Düşünsenize, bir ürkeklik geni bile hayatta kalmayı artırıyorsa, zamanla popülasyonda o gen de yayılır. Üzüntü de benzer prensiplerle işliyor.

Hatta bunu daha da ileri götürürsek, dinamik sistemler açısından bir diferansiyel denklem kurulabilir:

Tüm Reklamları Kapat

Bu denklemin çözümü bize, üzüntü miktarının zaman içinde artış-azalış oranını gösterir. Şayet (yani avantajın katsayısı) 'den büyükse, denge noktası üzüntünün yok olmasından ziyade belli bir düzeyde kalmasını öngörür. Tabii bu soyut bir model, ama "neden üzüntü evrimselleşmiş" sorusuna matematiksel bir bakış sunacaktır diye düşünüyorum ilginiz varsa tabii.

Örneğin ofiste çalışan Ahmet'i düşünelim. Ahmet'in morali sıfır, işyerinde çatışma var, patronundan azar işitmiş... "Üzgünken daha verimsiz olur" diyorsun, belki evet, o gün işlere tam konsantre olamaz. Ama bu üzüntü onu neye itiyor? Belki işini sorgulamaya, patronla konuşup durumu düzeltmeye ya da başka bir kariyer yolu aramaya. Uzun vadede daha "doğru" hamleler yapmasına vesile oluyor.

Bir başka örnek: Araba sürerken sürekli gaza basmak tehlikeli değil mi? Üzüntü, zaman zaman devreye giren fren sistemi gibi düşünülebilir. Fren tabii ki hızımızı düşürür (bu bir dezavantaj), ama kaza yapma riskini de azaltır (bu da avantaj). Sürekli frenle gidersen yavaşlarsın, ama hiç fren kullanmazsan ilk virajda uçurumdan aşağı gitme ihtimalin var. Yani denge her şey demek.

Tüm Reklamları Kapat

Dolayısıyla, evrim ağacından "üzüntü" meyvesini koparıp atmıyoruz. Koparıp atmaya kalksak, muhtemelen uzun vadede daha risk alan, sosyal desteği daha az olan, çok daha saf bir popülasyon oluşur ve onlar da çeşitli tehlikelerle karşılaştığında hayatta kalma şansını düşürür. O yüzden üzüntü, tıpkı kas ağrısı gibi, tıpkı fren pedalı gibi, tıpkı belki bir zamanlama uyarı sinyali gibi hayatımızda kalmış bir duygu.

Evrim, cımbızla sadece "iyi hisleri" seçmiyor; işe yarayan her mekanizmayı, uzun vadede canlıların hayatta kalma ve üreme şansını artırıyorsa koruyor. Üzüntü de işte bu yüzden "neden hala var?" dediğimizde, aslında biz farkında olmadan birçok açıdan hayatta kalmamızı destekleyen bir araç olarak günümüze kadar gelmiş.

Bu tabloyu özetlersek, aslında sırf anlık "daha kötü hissediyorum" durumu değil; uzun vadede o his, hem bireyin hem de topluluğun yararınaysa, evrim o hissi silmiyor. Demek ki doğanın planları biraz uzun soluklu ve çok boyutlu.

Şöyle olur, böyle olur, şunu yaparız, bunu yaparız derken, sonunda anlıyoruz ki üzüntü bir kusur değil, aksine zaman zaman başvurduğumuz bir koruma kalkanı ve düşünme vesilesi. Her ne kadar matematiksel formüllerle açıklamaya çalışsam da, bazen hayatın iniş çıkışlarını kabullenmek, evrimin uzun hesaplarının bir parçası olduğumuzu gösteriyor.

Tüm Reklamları Kapat

Azıcık üzüntü, uzun vadede bize bazen çok şey kazandırabilir. Tıpkı bir takımın, kazanacağı maçı kaybetmesi sonucu daha iyi çalışıp, bir sonraki şampiyonluğu garantilemesi gibi... İşte bu da "üzüntünün" aslında gizli bir şampiyonluk formülü olduğunu gösteriyor diyebiliriz. Tabii maç Türkiye'de yapılmıyorsa... 😂😂😂

7
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Deniz Uzunoğlu
Çok üzülmüş biri 22 saat önce

Üzüntü, çevremizdeki insanlara bir şeylerin yolunda gitmediğini ve desteğe ihtiyacımız olduğunu gösteren bir sosyal sinyal olabilir. Bu, topluluk içinde yardımlaşmayı ve hayatta kalma şansını artırabilir ve bizi potansiyel tehlikelere karşı uyarabilir. Örneğin, bir kayıp yaşadığımızda hissettiğimiz üzüntü, benzer durumları tekrar yaşamamak için daha dikkatli olmamızı sağlayabilir. Ayrıca üzüntü, hatalarımızdan ders çıkarmamıza ve gelecekte daha iyi kararlar almamıza yardımcı olabilir.

Bunların dışında :

Üzüntü, enerji seviyemizi düşürerek gereksiz aktivitelerden kaçınmamızı ve kaynaklarımızı korumamızı sağlayabilir ve dikkatimizi daraltarak bizi sorunun kaynağına odaklanmaya ve çözüm bulmaya yönlendirebilir.

Tüm Reklamları Kapat

Bağ kurma ve empatiyi güçlendirebilir; mesela başkalarıyla bağ kurmamızı ve destek almamızı sağlayabilir. Ortak bir üzüntüyü paylaşmak, insanlar arasında güçlü bağlar oluşturabilir.

Empati yapmamızı sağlayabilir, başkalarının üzüntüsünü anlamak, empati yeteneğimizi geliştirir ve sosyal ilişkilerimizi güçlendirir. Yani her zaman dezavantajlı olmayabiliyor;

Bazı araştırmalar, hafif düzeyde üzüntünün yaratıcılığı artırabileceğini gösteriyor.

Üzüntü, daha derin ve analitik düşünmeye yol açabilir ve bazen bizi harekete geçirerek olumsuz durumları değiştirmek için çabalamamızı sağlayabilir.[1][2]

[4]

Kaynaklar

  1. Project Gutenberg. The Expression Of The Emotions In Man And Animals By Charles Darwin. Alındığı Tarih: 23 Aralık 2024. Alındığı Yer: Project Gutenberg | Arşiv Bağlantısı
  2. Psychology Today. Psychology Today: Health, Help, Happiness + Find A Therapist. Alındığı Tarih: 23 Aralık 2024. Alındığı Yer: Psychology Today | Arşiv Bağlantısı
  3. PubMed. Pubmed. Alındığı Tarih: 23 Aralık 2024. Alındığı Yer: PubMed | Arşiv Bağlantısı
6
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Esat Kudret
Akıl yürütmeyi öğrenmeye çalışan bir öğretmenim. 1 saat önce

Muhtemeldir ki Sensör hala işlevsel!

Hani araçlarda “yolunda gitmeyen bir şey var” şeklinde uyarıp kimi “bir bakıver” anlamında acil olmayan için sarı kimi “acilen aracı stop et” dedirten kırmızı renkli lambalı türlü türlü sensörler olur ya… İşte bizdeki korku, kaygı, üzüntü, acı, ağrı vb. durumlar; kimi doğrudan öznel olarak vücudumuzun kimi ise parçası olduğumuz devasa organizmanın (varlığımızı borçlu olduğumuz topluluğun) “sorun yahut yolunda gitmeyen bir şey var” şeklinde benzer birer uyarı sensörüdür.

Evrimsel süreçte üzüntü, kaygı, korku gibi duygular, bağlı olduğumuz büyük organizmaya yönelik birer uyarı sensörüdür. Neticede bu büyük organizmanın zincirinin bir halkasıyız ve bu zincir ancak en zayıf halka kadar güçlü olabilir.

Tüm Reklamları Kapat

Böyle olunca da evrimsel süreç bizi, yaşadığımız ve bağlı olduğumuz (mecbur olduğumuz) organizmaya zarara verebilecek bir sürecin önceden fark edilip önlenebilmesi için bu duyguları dışa vurmayı dayatır. Ne yaparsak yapalım bu duyguları gizleyemeyişimizin alt dinamikleri bu olsa gerek diye düşünüyorum.

Elbette bu sensörleri baskılayıp duygularını gizleyebilenler de var ve çoğunlukla ya iradi olarak ve eğitildikleri şekli ile toplumlara yön veren ve uçuruma sürükleyen (Devletlerin eğitimli kadroları) ya da türlü nedenlerle bu duygularını iğdiş edip, ettirip dehşet saçıp toplumlara ağır bedeller ödetenler ( caniler, katiller gibi) olarak karşımıza çıkmaktadırlar. (Not: Görüştür, Bilimsel bir iddia içermez)

0
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Daha Fazla Cevap Göster
Cevap Ver
Evrim Ağacı Soru & Cevap Platformu, Türkiye'deki bilimseverler tarafından kolektif ve öz denetime dayalı bir şekilde sürdürülen, özgür bir ortamdır. Evrim Ağacı tarafından yayınlanan makalelerin aksine, bu platforma girilen soru ve cevapların içeriği veya gerçek/doğru olup olmadıkları Evrim Ağacı yönetimi tarafından denetlenmemektedir. Evrim Ağacı, bu platformda yayınlanan cevapları herhangi bir şekilde desteklememekte veya doğruluğunu garanti etmemektedir. Doğru olmadığını düşündüğünüz cevapları, size sunulan denetim araçlarıyla işaretleyebilir, daha doğru olan cevapları kaynaklarıyla girebilir ve oylama araçlarıyla platformun daha güvenilir bir ortama evrimleşmesine katkı sağlayabilirsiniz.
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close