Aslında tam manasıyla öyle değil.
Evet su buharlaştığında içindeki bir çok madde yer yüzünde kalıyor. Ancak şurda gözden kaçırılan iki nokta var. Birincisi su toplanma havzaları aslında pek değişmiyor. Halile kirlenen su buharlaştığında kısmi olarak temizlense de yer yüzüne düştüğünde yine kaynağına ulaştığında kirleniyor.
İkinci nokta da aslında buharlaşan su tamemiyle temiz ve içilebilir halde veya kullanılabilir halde değil.
Çünkü hava da temiz değil. En basit örneği ile mikroplastik ve kimyasal partiküller de artık havada mevcut.
Bir çoğunuza, yağmurun oluşması için bulutun soğuktan yoğuşması ve bir araya gelerek yağışı oluşturması şeklide anlattılar ancak iş sadece o kadar değil. Örneğin su buharı olan bulutlar yoğuşma dışında birleşerek de yağış oluşturabilir. Veya hepimizin duyduğu çamur yağmurları.
Eğer havadaki su partükülleri havadaki başka bir madde ile birleşir ve bu birleşim havanın taşıma kapasitesinden ağırsa yine yağış oluşabilir.
Örneğin bulutlu bir havada ani ve kuvvetli bir fırtırnada da yağış oluşabilir. Bu yağış da kullanılabilir bir su olmaz.
Ayrıca akarsulara boşalttığımız kimyasal maddeler hem akarsuları hem de boşaldığı çukur, göl veya denizi de kirletiyor. Tüm bunlardan bağımsız olarak dünyada yağış dengeli değil.
Yani evet, Türkiye'de su sorunu birçok ülkeden sonra görülür. Ancak buna Afrika ve Ortadoğu hatta Orta Asya ve kuzey ülkeleri bu duruma dahil olabilir.
Ve şu an yaşanan bir küresel iklim değişikliği ile karşı karşıyayız. Ve yeni yağış düzenleri oluşmaya başladı bile. Haliyle bu durumda her ülke doğrudan ve dolaylı yoldan temiz su tehlikesi ile karşı karşıyadır.
Suyu temizlemek belirli oranda mümkün olsa da, bu hem yüksek maliyet demek hem de her kirlilikteki su için geçerli değil. Mevcut temiz suları korumak en iyi ve doğru yol şu anda
Kaynaklar
- Z. Lugal Göksu. Su Kirliliği.
- AYSEN Müezzinoğlu. Hava Kirliliği Ve Kontrolünün Esasları.