Bugün bildiğimiz kadarıyla doğada 4 temel etkileşim var: elektromanyetik, zayıf, güçlü, ve kütleçekimsel.
Zayıf etkileşim ile enerji depolamak ya da aktarmak çok verimsiz, çünkü adı üstünde çok zayıf. Kütleçekimi zayıf kuvvetten de zayıf: örneğin uçağa sokabildiğin bir laptopun pili kadar enerjiyi (100 Wh) kütleçekimsel olarak depolayabilmek için o laptopu (2 kg desek) 18 km yukarıya çıkarman gerekirdi.
Güçlü etkileşim adı üstünde güçlü, doğada da atom altı parçacıklar arasında var. Örneğin bir atoma zorla proton ekleyerek ya da protonunu sökerek güçlü etkileşim üzerinden potansiyel enerji elde edebilirsin. Zaten nükleer enerji de dolaylı olarak buradan geliyor: daha kararsız yapılar (atom altı parçacıkları arasında fazla güçlü etkileşim olan) daha kararlı yapılara dönüşerek enerji saçıyor. Buradaki sorun şu: güçlü enerji üzerinden depolanmış enerji parçacık bozunmaları ile kendiliğinden etrafa saçılabiliyor, bu da güçlü enerji depolanmış yerleri etrafta yaşayan insanlar için sıkıntılı hale getirebiliyor. Çözümü bu enerjiyi oldukça donanımlı bir kontrol altında kullanmak gerekliliği, bu yüzden de evdeki buzdolabı için nükleer enerjiyi doğrudan kullanmazken bir nükleer denizaltıda ya da santralde kullanabiliyoruz.
Özet olarak elektromanyetik etkileşime en azından şimdilik mahkumuz.