Bilim ve çoğu din birbiriyle zıttır. Fakat toplumda ki dindar bireyler daha çok olduğu ve dinlerini yalanlayan kişileri bastırdıkları için haberin olmuyor sadece. Kuranda ki bir çok kelime anlamı dışında kullanılıyor. Parantez içlerine ayette olmayan kelimeler yazarak ayete yeni kelimeler ekliyorlar. Eski çeviriler ile yeni çeviriler bambaşka.
Oysa internetten araştırarak kolayca bulabilirsin dinlerde ki bilimsel hataları. Çok fazla olduğu için hepsinin yazamam fakat bir kaç tanesini yazabilirim. ( Müslüman bir toplumda olduğum için araştırmalarım İslam hakkında.)
Ben müslüman bir toplumda doğduğum için islam hakkında hataların bazılarını sıralayacağım;
ALAK SURESİ 2.AYET
"(Ki) O (Rabbin), insanı (ana rahmine yapışıp asılı duran bir hücre topluluğu olan embriyodan) alak'tan yaratandır."
"خَلَقَ الْاِنْسَانَ مِنْ عَلَقٍۚ"
"Ḣaleka-l-insâne min ‘alak(in)"
Kelimenin embriyo olarak kullanılmasının sebebi "asılı kalan" anlamının baz alınarak burada Allahın, embriyoyu kastettiğinin söylenmesidir. Embriyoda, Anne rahmine asılı kalırmışcasına yapışır. Yani en başında bile mucize! açık değil dolaylıdır.
Fakat "Alak" (عَلَقٍۚ) asılı kalan demek değildir. Kelimenin gayri resmi(halk arasında),masculen ve genel çekimli olan hali yani "alaka" (عَلَق) kelimesinin 2. anlamı asılı kalan anlamındadır. İlk anlamı sevmek olarak bağlı olmaktır. Yani ikinci anlamı "asılı kalan" bile sevgi ile alakalı. Ama konu bu değil.
Kuranı açıp baktığımızda kelimenin çekimli olan "alaka" hali değil "alak" halini görüyoruz. Ayetin soldan ilk kelimesi.
عَلَقٍۚ ----> Alak.
خَلَقَ الْاِنْسَانَ مِنْ عَلَقٍۚ ---> Ayet.
عَلَق ---->Alaka.
Gördüğümüz üzere Kuranda "asılı kalan" anlamına gelen kelime değil; kan pıhtısı olan kelime kullanılmış. Bu bilimsel hatadır. Embriyo kan pıhtısı değildir. Daha fazla bilgi için kaynak kısmından Alak suresine tıklayın.
ZARİYAT SURESİ 49.AYET
" Ve Biz, (insanlar dahil) her şeyi (dişili erkekli) iki çift yarattık. Umulur ki, öğüt alıp-düşünürsünüz (diye bu bir ibret ve hikmettir.) "
"وَمِنْ كُلِّ شَيْءٍ خَلَقْنَا زَوْجَيْنِ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ"
"Vemin kulli şey-in ḣalaknâ zevceyni le’allekum teżekkerûn(e)"
Her canlından iki çift yarattığını söylüyor fakat bir çok canlının eşey organı yoktur.( Tek hücreli tüm canlılar, bazı bitkiler ve mantarlar vs.) Yani bu ayette bilimle çelişir.
Bazı savunmalara göre burada "madde"den bahseder Allah ve kanıt olarak DNA nın iki zincirli olmasını söylerler.(aytette geçen "زَوْجَيْنِ" kelimesinin erkekli-dişili şeklinde kullanılır. Genelde evli çiftler için kullanılır. Bunu görmezden gelsek bile) Fakat her maddenin de çifti yoktur. ( Doğada tek bulunan soygazlar, Rna...) (
Yani ayet nereden bakarsanız bakın yanlıştır.
EN CAN ALICI NOKTA: MATEMATİK HATASI
Kuranda miras paylaşımı oranlar halinde verilmiştir. Fakat bu oranlar bazı durumlarda pratikte kullanılamayacak şekilde olur. Yazı uzamasın diye ayetleri kaynak kısmına ekledim. Aynı zamanda bu hata hakkında en ayrıntılı yazıyı da kaynak kısmına ekledim. Burada yazdıklarımda o yazıdan alıntıdır.
Durum; çocuğu ve babası olmayan bir kadın ölür ve geriye annesini, kocasını ve bir öz kız kardeşini bırakır.
nisa/11'den: "eğer çocuğu yok da (yalnız) ana babası ona varis oluyorsa, anasına üçte bir düşer."
nisa/12'den: (koca için) "eğer çocukları yoksa, karılarınızın geriye bıraktıklarının yarısı sizindir."
nisa/176'dan: "çocuğu olmayan bir kişi ölür de kız kardeşi bulunursa, bıraktığı malın yarısı onundur."
anneye: 1/3=2/6
kocaya: 1/2=3/6
öz kız kardeşe: 1/2=3/6
toplam: 8/6!
böyle bir paylaşımı yapmak ise matematiksel olarak imkânsız. Çünkü pay, payda'dan büyük çıkıyor. Yani mal yetmiyor. Ne yaparsak yapalım, malı bu şekilde bölüştüremiyoruz. ya ayette geçen oranları kendimizce azaltacağız, ya da ayette hak sahibi olan bazı varislere hiçbir şey vermeyeceğiz. ama her halükârda, ayette yazan oranları bütün hak sahiplerine vermek mümkün değil!
bu durum da fıkıh kitaplarında aynen bu şekilde hesaplanır. hatta bu örneğin halife ömer döneminde gündeme gelen ve tarihde ilk defa "avliye" metodunun uygulandığı durum olduğu rivayet edilir.
anneye: 1/3=2/6 =====> 2/8
kocaya: 1/2=3/6 ======> 3/8
öz kız kardeşe: 1/2=3/6 => 3/8
toplam: 8/6 ===========> 8/8
Eksik kalan payda 8 yükseltilerek pay'a tamamlanmış ve bütün mirasçıların oranı düşürülmüş oldu. Örneğin anneye ayette üçte bir yazmasına rağmen, sekizde iki, yani dörtte bir kaldı.
Fakat ortaokul bilgilerimizden biliyoruz ki bir kesir genişletilirken pay ve payda aynı sayıyla çarpılır.
2/6 sayısının paydasının 8 olabilmesi için kesir 8/6 ile genişletilmelidir. Yani sadece payda da ki 6yı 8 yaparsak kesir değişir. Allahın emrinden şaşmış oluruz.
[2*(8/6)]/ [6*(8/6)] yapılması gerekir böylece payda 8 olur. fakat pay bu sefer 8/3e yani 2,3 gibi bir değer olur. Tüm oranları bu şekilde yapınca yine pay, paydadan büyük çıkar.
"avliye yöntemiyle varislere verilen payların arasındaki orantılar aynı kalıyor" savunması
Avliye yöntemini savunmak için en çok öne sürülen argümanlardan biri, varislere düşen payların arasındaki orantıların aynı kaldığı gerçeğidir. bu argüman tek başına ele alındığında doğru, fakat meselenin özüyle alâkasız.
Kuran'a göre: anne 2/6 koca 3/6 kız kardeş 3/6
avliye yöntemine göre: anne 2/8 koca 3/8 kız kardeş 3/8
her iki durumda da ölenin kocasıyla kız kardeşi eşit paylar aldı ve ölenin annesi bu payın üçte ikisini aldı. çünkü 2/6 hissesi 3/6 hissesinin üçte ikisi ediyor. aynı şekilde 2/8 hissesi de 3/8 hissesinin üçte ikisini teşkil ediyor. yani avliye yöntemiyle, ayetlerde belirtilen hisselerin arasındaki orantılar aynı kalmış oldu. fakat konu bu değil ki!
ayette varislerin arasındaki orantılardan bahsedilmiyor. açık bir şekilde toplam varlığın kaçta kaçı verileceği emrediliyor. kuran'da anneye malın üçte biri (1/3 = 2/6), koca ve kız kardeşe de (her birine) malın yarısı (1/2= 3/6) verilir deniliyor. fakat alimler, bunun üstünü çiziyor ve anneye 2/8, koca ve kız kardeşe de (her birine) 3/8 veriyor. çünkü kuran'daki hükmü uygulamak mümkün değil, matematiksel olarak imkânsız! bu yüzden kuran'daki hükmün üstü çiziliyor ve ona "en yakın" uygulanabilir bir hüküm getiriliyor.
Din bir öğretidir. İdeoloji olarak da tanımlanabilir. Bilim ise bir metoddur, bilim bir yöntem kullanır, verileri yorumlar, deney yapar ve bir sonuç oluşturur. Sonuçlar ileriki bulgulara göre değişebilir ya da gelişebilir. Din ile bilim farklı şeylerdir. Belki iki ideoloji birbirine zıt olabilir ama bir metod ile bir ideoloji ya da öğreti karşılaştırılması doğru olmaz bence.
Örneğin tek bir a dini içindeki insanların tek bir a dini yorumuna inandığı da söylenemez. Birçok aynı dine inanan insan farklı dini görüşlere inanır. Yani bir aynı din içindeki bir dini görüşe göre örneğin ''insanı tanrı 1 günde yaratmıştır.'' inancı hakim olsa da; aynı dinin başka yorumlarına göre ''tanrı evrimle insanı yaratmıştır, kutsal kitapta yazanlar da birer metafordur.'' inancı olabilir. İnsanlar bir dini ya da inancı kabul ediyor diye bilim karşıtı olmazlar. Yogaya giden biri bazı yoga inançları bilimsel olmadığı için bir bilim karşıtına dönüşmez.
Bilimi din karşısına koyanların daha çok bilim karşıtları olduğunu düşünüyorum. Bilim karşıtı insanlar içinde kendini dindar olarak tanımlayan kişilerin oranı yüksek olabilir hatta kişiler bilim karşıtlığı yapma nedenlerinin temellini belli dini yasalara da dayandırabilir ama bu eğilimler ''dine inanan insanlar bilim karşıtıdır.'' yargısını doğrulamaz. Öte yandan ''bilim insanları inançsız olur.'' yargısı da yanlıştır. Bilim insanları içinde belli nedenlerden ötürü daha fazla kendini bir inançla bağdaştırmayan insan bulunması aynı şekilde bu yargıyı doğrulamaz.
Bilim bir ideoloji ya da din gibi değildir. Bilimsel yöntemleri bir budist de uygulayabilir, bir müslüman da, bir yahudi de ve diğer dinlere inananlar da bilimsel yöntemi uygulayabilirler. Aynı zamanda sosyalistler de, kapitalistler de uzaya roket gönderebilirler. Faşistler de insan hakları savunucuları da aynı bilimsel yöntemi kullanabilirler. Farklı kültürden olanlar, çinden amerikaya kadar her toplum bilimsel yöntemleri kullanabilir kullanır ve kullanmaktadır. Bilimsel yöntemleri kullanmak için büyük ön kabullere gerek yoktur. (elbette bizim dışımızda insanların var olduğu gibi temel şeyleri bilim için kabul ederiz ama bu temel kabulleri din zaten hali hazırda yapmaktadır. Örneğin peygamberin kutsallığını kabul ederek din zaten bizim dışımızda insanların olabiliceği ön kabulunu kabul eder.) Yani bir metodla bir ideolojiyi, inancı birbirine zıt görmek için bir inancın ya da ideolojinin içinde olmak lazım bence. Bilim ve din karşılaştırılabilecek şeyler değildir bence.
Bazı din öğreticilerinin ya da kurumların bilim karşıtlığını empoze ettiğini söylemek bence günümüz için doğru bir gözlem olur ama bence kendini dinin içinde tanımlayan insanların bilim karşıtlığını savunması dine zarar veriyor. Dediğim gibi bazı din içindeki kişilerin bilim karşıtlığı yapması yine bize din ve bilim karşıttır gibi bir karşıtlaştırma yapma imkanı vermez bence.