Derealizasyon çevremizi gerçek dışı ya da rüyadaymış gibi algıladığımız bir durum. Genellikle stres, anksiyete ya da travmatik olaylar sonrası ortaya çıkar. Beyin bu durumda bir tür savunma mekanizması geliştirir yani aşırı stresle başa çıkabilmek için bizi çevremizden koparabilir. Bu da sanki her şey bulanık ve gerçek değilmiş gibi hissettirir. Maladaptive daydreaming ile derealizasyon arasında bir bağ oldup olmadığına gelince. Maladaptive daydreaming kişinin gerçek hayatta zorlandığı anlarda kendini hayal dünyasına kaptırmasıyla gerçekleşir. Başlangıçta rahatlama sağlasa da bu durum abartıldığında kişinin gerçek hayattan daha fazla kopmasına yol açabilir. Yani bu sık yaşandığında beyin daha da uzaklaşabilir ve derealizasyonu tetikleyebilir.
Bu durumun arkasında beynin kimyası var. Maladaptive daydreaming sırasında dopamin ve serotonin gibi nörotransmitterler devreye giriyor. Bu kimyasallar kısa vadede rahatlama sunsa da uzun vadede gerçeklik algısını zayıflatabilir. Özellikle prefrontal korteks dikkati odaklama ve gerçekliği değerlendirme işleviyle önemli bir rol oynuyor. Hayal dünyasına dalmak bu işlevi zayıflatırve kişi çevresine dair algısında bulanıklık yaşar. Yani derealizasyon ve maladaptive daydreaming zihinsel olarak gerçek dünyadan kopma sürecinde ortak bir zemin buluyor diyebilirz. İkisi de beynimizin karmaşık işleyişinden kaynaklanıyor ve bu durumlarda kişi farklı şekillerde gerçeklikten uzaklaşıyo