Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Yeni Soru Sor
Paylaşım Yap
Sorulara Dön
Ronahi Yalçin
Ronahi Yalçin
89.3K UP
Üye 2 hafta önce 4 Cevap
6

Neden bu hayatta işe girmek zorundayız?

İşsiz olmak istemem ancak emeğimizin karşılığını alamamak çok yoruyor. Para için çalışmak çok acınası geliyor. Her sabah kalkıyorum işe gidiyorum tanımadığım insanlardan emir aliyorum tuvalete giderken bile izin almak zorundayım.Evde boş oturmayı da sevmem çünkü işleyen demir ışıldar. Buna inandığım için çalışmayı her zaman destekleyeceğim ama para için değil gerçekten çalışmak istediğim için çalışmak istiyorum.
918 görüntülenme
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
4 Cevap
Hatice Kutbay
Hatice Kutbay
2,674 UP
ANTROPOLOJİ DE YÜKSEK LİSANS YAPIYORUM 4 gün önce

Modern insanın hayatında “işe girmek”, bireysel bir tercih olmaktan çok, tarihsel ve toplumsal olarak inşa edilmiş bir zorunluluk haline gelmiştir. Antropolojik açıdan bakıldığında çalışma, yalnızca ekonomik bir faaliyet değil; aynı zamanda kimlik, statü, aidiyet ve ahlak üretiminin temel araçlarından biridir. İnsan toplulukları tarih boyunca hayatta kalmak için üretmek zorunda kalmış, ancak üretimin biçimi ve ona yüklenen anlam kültürden kültüre değişmiştir. Avcı-toplayıcı toplumlarda emek, yaşamın doğal akışı içindeyken; tarım, yerleşik yaşam ve özellikle sanayi devrimiyle birlikte çalışma, zamanla disipline edilmiş ve kurumsallaştırılmıştır.

Antropolog Karl Polanyi’ye göre, modern toplumlarda ekonomi “toplumun içine gömülü” olmaktan çıkmış, toplum ekonominin ihtiyaçlarına uyum sağlayan bir yapıya dönüşmüştür. Bu dönüşümle birlikte bireyler, yaşamlarını sürdürebilmek için emeklerini pazarda satmaya zorlanmıştır. Çalışmak artık yalnızca üretmek değil, hayatta kalmanın ön koşulu haline gelmiştir. Polanyi’nin ifadesiyle, emek bir “meta” değildir; ancak kapitalist sistem içinde meta gibi muamele görür:

“Emek, insan etkinliğinin ta kendisidir; satılamaz ama piyasaya sunulmak zorunda bırakılır.”

Tüm Reklamları Kapat

(Polanyi, 2001).

Sosyal antropoloji, çalışma zorunluluğunu aynı zamanda ahlaki bir norm olarak da ele alır. Max Weber’in Protestan Ahlakı çözümlemesinde, çalışkanlık yalnızca ekonomik değil, dinsel ve ahlaki bir erdem olarak tanımlanmıştır. Modern toplumlarda bu ahlaki miras sekülerleşmiş; “çalışan birey” makbul yurttaş, “çalışmayan birey” ise tembel ya da başarısız olarak kodlanmıştır. Bu durum, bireyin işe girmesini yalnızca maddi zorunluluk değil, toplumsal kabulün koşulu haline getirir.

Pierre Bourdieu’nün kavramsallaştırdığı habitus, iş olgusunun bireylerin bedenine ve düşünce dünyasına nasıl yerleştiğini açıklar. İnsanlar çocukluktan itibaren çalışma disiplinine hazırlanır; okul saatleri, başarı-kariyer söylemleri ve “gelecek kaygısı” bu içselleştirmenin araçlarıdır. Böylece birey, işe girmeyi sorgulanması gereken bir yapı olarak değil, “hayatın doğal bir gerçeği” olarak algılar. Bourdieu’nün belirttiği gibi, toplumsal düzen en etkili biçimde, dayatma yoluyla değil, içselleştirme yoluyla sürdürülür.

Antropolojik çalışmalar, farklı toplumlarda iş kavramının tamamen farklı anlamlar taşıyabildiğini de göstermektedir. Marshall Sahlins’in avcı-toplayıcı toplumlar üzerine yaptığı çalışmalarda, bu grupların modern toplumlara kıyasla çok daha az çalışarak yaşamlarını sürdürebildikleri ortaya konulmuştur. Sahlins bu durumu “ilk bolluk toplumu” olarak tanımlar ve modern insanın sürekli çalışmasına rağmen sürekli yoksunluk hissi yaşadığını vurgular. Bu karşılaştırma, “işe girmek zorundayız” düşüncesinin evrensel bir gerçek değil, tarihsel bir kültürel inşa olduğunu gösterir.

Sonuç olarak, modern dünyada işe girmek; biyolojik bir zorunluluktan çok, kapitalist ekonomi, ahlak normları ve toplumsal beklentiler tarafından üretilmiş bir zorunluluktur. Sosyal antropoloji, bu zorunluluğu doğal ve kaçınılmaz olarak değil; tarihsel, kültürel ve ideolojik bir süreç olarak anlamamızı sağlar. İnsan, çalıştığı için değil; çalışmayı hayatın tek meşru varoluş biçimi olarak öğrendiği için işe girmek zorundadır.[1]

7
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Esat Kudret
Esat Kudret
716.7K UP
Akıl yürütmeyi öğrenmeye çalışan bir öğretmenim. 2 hafta önce

İş ve Aş Bilmecesi!

Herkese yeteneğine göre iş ve ihtiyacı kadar aş Komünizmdir.

Herkese yeteneğine göre iş ve emeği kadar aş Sosyalizmdir.

Tüm Reklamları Kapat

İşe göre işçi ve ölmeyecek kadar aş Kapitalizmdir.

Ve ne yazık ki devir kapitalizmin azgın sömürü devri yani emperyalizm…

Dolayısı ile özne biz değiliz işin kendisi. Hatta nesne bile değiliz, o işin piri de paradır.

Ancak çaresiz değiliz çünkü milyonlarız ve hayatı üreten biziz, bize emir yağdırıp kursağımızdakinin hesabını yapanlar değil. Tek bir kusurumuz var: Onlar kadar örgütlü değiliz. Başka bir kurtuluş yolumuz ne yazık ki yok.

Tüm Reklamları Kapat

Çünkü mesele çalışmakta değil üretim ilişkilerinin kendisindedir: Kar için ve sömürü temelli üretimi aynı amaç için organize edenlerde, yani üretim araçlarına sırf sahip diye bizlerin de sahibi olduklarını sananlarda.

Bunlara, “bizim sahibimiz değilsiniz” demenin tek yolu da örgütlenmek, emeğin örgütlenmesi. Sevgiyle…

(Yazıda geçen aş sözcüğü, yaşamın sağlıklı idamesi için gereken her tür ihtiyaç anlamında kullanılmıştır.)

130 görüntülenme
6
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Özer Döndüren
Özer Döndüren
20.3K UP
Amatör bir bilim ve felsefe severim. 5 gün önce

İş, insanın varlığını sürdürebilmek için doğanın ortasında dahi yapmak zorunda olduğu bir çabadır. Ormanda yaşayan bir topluluk, hayatta kalmak için avlanır, barınak kurar, ilk medeniyet aşamalarına erişmiş veya geçmişse tohum eker, hayvan güder. Şehirlerde ise doğadan kopmuş olduğumuzdan, çabamız farklı biçimlere bürünür; beyaz yakalı, mavi yakalı olarak veya ekranların ışığında sürer.

Devletler —ister komünizm, ister başka bir düzen olsun— yapılan işleri ve üretilen değerleri kayda geçirir, vergilendirir ya da topluma paylaştırır. Bu yüzden bireyleri çalışmaya yönlendirir. Hiçbirimizin aslında “Tembellik Hakkı” yoktur. Devletler ve dinler, çalışmayı bir erdem, bir zorunluluk olarak öğretir. Bu erdemle yoğrulmuş toplum, ekonomik değerlerin torkunu oluşturur; sistemin dışında kalanlar ise hem sosyal hem de ekonomik olarak dışlanma tehlikesiyle yüzleşir.

Yaşadığımız topluma uyum sağlamak ve daha rahat yaşayabilmek için çoğu insan çalışmak, üretmek ya da en azından ekonomik bir değer yaratmak zorunda kalır. Emlak kiraya vermek, parayı faize yatırmak bile bu döngünün bir parçasıdır.

Tüm Reklamları Kapat

1
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Derya Gündüz
Muhasebe Yönetcisi 1 gün önce

İşe Gitmek zorunda değiliz, doğar doğmaz zaten işe gidiyorduk ya da eski deyimle iş görüyorduk. Çünkü ihtiyaçlarımız doğuştan itibaren başlar ve bunu karşılamak için çaba sarfederiz. İş biziz, sonrasında günümüze kadar evrildi. İstersen işe gitmezsin ama o zaman ihtiyaçlarını istediğin gibi aynı konforda karşılayamazsın. Yine yaşarsın ama kendince farklı birşekilde kendi imkanlarını oluşturarark ki bu da bir iş ve uğraş gerektirir. Evinden çııkıp başka bir yere çalışmak için de gidebilirsin evinde kalıp artık nasıl yaşayacağını da düşünebilirsin. Ve bununla ilgili nasıl bir iş yapacağını. Ay sonunda maaş adı altında almayacağın ücret karşılığında evde yaşam mücadeleni çiftçilik yaparak mı vereceksin. Peki ya çiftçilik bilgi becerin yoksa ? Daha da önemlisi toprağın yoksa ? Evet işe gitmek çalışma koşulları ile farklılaştı, farklı ekonomik görüşlerin odağında Kapitalizm gibi. Bugün işe gitmeyi red edebilirsin. Ama yine hareket eden vicudun ve sahip olduğu organları organize eden ve düşünmeden edemeyen beynin gibi çalışmak zorundasın. Aksini herkes biliyor.

0
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Daha Fazla Cevap Göster
Cevap Ver
Evrim Ağacı Soru & Cevap Platformu, Türkiye'deki bilimseverler tarafından kolektif ve öz denetime dayalı bir şekilde sürdürülen, özgür bir ortamdır. Evrim Ağacı tarafından yayınlanan makalelerin aksine, bu platforma girilen soru ve cevapların içeriği veya gerçek/doğru olup olmadıkları Evrim Ağacı yönetimi tarafından denetlenmemektedir. Evrim Ağacı, bu platformda yayınlanan cevapları herhangi bir şekilde desteklememekte veya doğruluğunu garanti etmemektedir. Doğru olmadığını düşündüğünüz cevapları, size sunulan denetim araçlarıyla işaretleyebilir, daha doğru olan cevapları kaynaklarıyla girebilir ve oylama araçlarıyla platformun daha güvenilir bir ortama evrimleşmesine katkı sağlayabilirsiniz.
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Keşfet
Ara
Yakında
Sohbet
Agora

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close