Sistem Çöker!
İnanç sistemleri bütüncüldür ve doğaya, insana, evrene, ve yaşama dair hemen hemen her konuda, kesin ve değişmez doğrular öngörür. Bu, insanlık tarihi kadar eskidir. Her daim ve her şey için o dönemin bilgi dağarcığı ile sınırlı bir çembere sahiptir.
İşte ne zaman ki bilim bu çemberi genişletip inanç sistemleri için yeni bilinmez alanlara yelken açsa , inanç sistemleri bunu önce reddeder, ardından onu, kerhen de olsa kabul ile birlikte kesin ve değişmez öğretilerinin o sınırlılığına hapsetmeye ve güya kendini yeniden yorumlama ile sınırlı tutarak ve aslında bunların da inanç sistemlerinde yer aldığı ancak o zaman itibarı ile yorumlanamadığı savı üzerinden bir savunu geliştirir. Olan budur.
Fakat eninde sonunda somut olanı reddedemeyeceğini gördüğünde de, onu kapsamanın ve yedeklemenin derdine düşer. Hatta onu ardından gelecek yeniye karşı da bir direniş cephesine dönüştürmenin aparatlarını yaratır. Bir zamanlar dünyanın düz olduğuna yönelik ve bugün terk edilen katı inancın da, “evet dünya yuvarlaktır fakat evrenin merkezidir” savının da temelinde bu yatar.
Zira coğrafyamızda kullanıla gelen ilerici ve muhafazakar sıfatlarının temeli de buna dayanır. İlerici yeniyi ortaya koyar, hem de somut ve kanıtları ile. Muhafazakar buna direnir ve reddeder. Ancak yaşam son noktayı koyar ve ilericiyi haklı çıkarır.
Muhafazakar ( eskiyi koruyan) yeniyi kabullenmek dışında bir seçeneği olmadığını fark ettiği an ona sımsıkı sarılır. Ancak ilerici artık yeni bir duraktadır ve muhafazakarın yeni yeni kabul ettiği de eskimiştir. Ancak değişen bir şey olmaz: Muhafazakar ilericinin önceki yaratımına sımsıkı sarılır ve yine ilerici olanın yeni yaratımına direnç ile…Tarihimiz bundan ibarettir. Sonra yine ve yeniden…
İşte hemen hemen tüm inanç sistemlerinde ay ve güneş, her ne kadar bilimsel olarak ne olup ne olmadıkları bilinse de, inanç özelinde hala tanrısal bir yansımanın ve temsiliyetin ögeleridir ve erişilemezlerdir. Bu nedenle de Ay’a ayak basılamaz…O bir yanılsamadan ibarettir.
Kimi bunu ABD’nin stüdyo yalanına bağlar iken kimi Ay’ı “satıh” ve “AY” olarak ayrıştırıp , “Ay’a değil de sathına ayak basıldı” diyerek haklılığını ortaya koyma derdine düşmektedir.
Acı olan şey, İslamiyet’ in Arap coğrafyasında doğuşu üzerinden Arapça’nın dil olarak kutsiyetine yönelik sakat yaklaşımdır. Oysa Arapça dil olarak İslamiyet’ten çok daha öncedir ve Ay’ın yüzeyi ile Ay’ın sathı aynı anlama gelmektedir. Sevgiyle…