Öncelikle kusursuz bir varlığı anlamaya çalışmak zaten sorun çünkü bizim zihnimiz kusursuz, Tanrısal bir varlığı anlayacak kapasitede değil. Evet, sanatını göstermek insan gibi bir davranış, insan gibi davranmak Tanrı'yı insanlaştırdığı için kusursuz yapısından uzaklaştırabilir. Ama biz kusurlu biri olduğumuz için ve "insan gibi" bakmaya alışık olduğumuz için öyle anlıyoruz. Evet, genelde "kaçamak cevap" olarak karşılanır bu, ama kusurlu bir dünyada şekillenen mantık algımıza göre yapılabilecek en mantıklı davranış bunu anlayamayacağımızı kabullenmek olur. Biz ona insan davranışı diyoruz ama kavrayamadığımız bir şey ile insanın özelliklerini benzetmeye çalışıp ona kusurlu veya kusursuz diyoruz. Bizim insan gibi gördüğümüz davranışların Tanrı seviyesine çıkıldığında nasıl bir durum yaratacağını bilemeyiz çünkü onu kavrayacak düzeyde değiliz. Bu yüzden anlayamayacağımızı kabullenmeli ve hatalı benzetmelerle anlamaya çalışmaktan kaçınmalıyız. Ondan sonra isteyen kusursuz bir Tanrı'ya inanır isteyen kendi mantığı ve inanma ihtiyacı çerçevesinde kusurlu Tanrı'ya inanır, isteyen bilemeyiz der, isteyen inanmaz.
Ama bu sorunu benzetmelerle çözmeye çalışmak da sorun yaratıyor. Tanrı'nın yaratmak zorunda olduğunu, aksi takdirde gücünü göstermediği veya kullanmadığı için kendi gücünün boşa gittiğini ve zayıf olduğunu söylerseniz Tanrı kendi gücü ile kendini sınırlandırmış olur yani kendinin kusurunu kendisi oluşturmuş olurdu.
Bu yüzden eğer Tanrısal bir mantığa sahip değilsek onu kusurlu olan benzetmelerle ya da argümanlarla savunmaya çalışmak ya da ona karşı çıkmaya çalışmak bana hatalı geliyor. Ayrıca bu tür sorulara bu açıklama "kaçamak" geldiği için başka argümanlar sunmaya çalışmak da argümanı ileri götürdüğünüzde argümanın amacı ile çelişmesine neden oluyor.