Gündelik hayatımızda şans, rastgelelik, olasılık gibi kavramlar vardır. Bu kavramlar bizim bilgi yetersizliğimizden kaynaklanır. Örnek vermek gerekirse bir parayı attığınızda yazı ve tura gelme olasılığı %50-%50’dir. Parayı atıp ne geldiğine baktığınızda ya turayı ya da yazıyı görürsünüz. Burada şans faktörü devreye girer. Eğer turayı seçmiş ve turanın geldiğini görmüşseniz şanslınızdır. Ancak aslında parayı attığınız anda hangi hızla attığınızı, hangi açıyla attığınızı, yerçekimi kuvvetini, paranın kütlesini, havadaki sürtünme vs gibi tüm fiziksel parametreleri bildiğinizde fizik yasaları size paranın yazı mı tura mı geleceğini zaten söyleyecektir. Parayı attığınız anda tura mı yazı mı geleceği bellidir ancak bizler bilgi yetersizliğinden dolayı şans kavramına başvuruz. Şans burada epistemik bir anlamda kullanılır. Kuantum mekaniğinde ise durum bunun tersi gibidir. Radyoaktif bir atomun ne zaman bozunacağı, sanal bir parçacının nerede ne zaman var olup yok olacağı, ya da en basitinden bir elektronun hızının ve konumunun aynı anda belirlenemeyeceği vb durumlar vardır. Kuantum mekaniği tamamen olasılıkla içkin bir şekilde çalışır gibi görünür. Eğer bizim bilmediğimiz ve açıklayamadığımız bir şey varsa bunu şu an bilmiyoruz, şu an kuantumun olasılıkla içkin olduğundan emin gibiyiz. Atom altı dünyada olasılık kavramı ontolojik bir anlam kazanır. Kuantum mekaniğini anlamak bu yüzden zordur diyebiliriz. Hatta bununla ilgili Eistein’in ünlü “Tanrı zar atmaz” çıkışını herkes bilir. Ona göre evrendeki şeylerin kalbinde rastgelelik olamazdı ve kuantumun olasılığa içkin olmasına karşı çıkmıştı. [1]
Kaynaklar
- Michio Kaku. Tanrı Denklemi.