Bir canlının keşfetme ve öğrenme mekanizmasını dopamin hormonu sağlar. Bu hormon sayesinde birey ne gibi durumlarda ne yapması gerektiğine karar verir. Ancak bu eylemin insan beyninde ahlaki olma gibi bir zorunluluğu yok. Hayvanlarda da bu şekildedir. Canlılar büyük çoğunlukla eylemlerinin ahlaki boyutlarını düşünmezler.[1]
En iyi ortamda yetiştirilen bir çocuk bile doğası gereği kötülüğü öğrenebilir. Örneğin oyuncak ve arkadaşlarının olduğu bir ortamda küçük çocuk, oyuncaklarını korumak için karşısındakine zarar verebilir ve bunu çevresinden gördüğü için değil, yaşadığı kaygı durumunu yok edebilme potansiyeli gördüğü eylemi tercih etmeye meyilli olduğumuzdan yapar. Basitçe kötü eylemler bile en saf insan doğasında doğabilir.
Hayatta herhangi bir şey çocuk oyuncağı kadar basit değil. Bazen arkadaşını kandırmak, milyonları dolandırmaya dönüşebilir vb. Bütün bu eylemlerin kaynağı canlının doğasında yatar. Bundan dolayı eğer ki ahlak istiyorsak bunun eğitimini herkese ulaştırmak zorundayız. Dinler, görüşler, inanışlar vb. onca şey insanları toplu şekilde ahlak eğitimi verebilmekten geçer. Felsefe bile ahlakı ve erdemi sorgular. Bunun sebebi doğamızdaki hayvansal yapının daha insansı ve daha ahlaki olması içindir.
Kısacası insan, diğer canlılar gibi temelinde doğruyu yanlışı bilmez. Hepimiz bardağı tezgahtan itmeyi seven kediler gibiyiz. Doğru-yanlış kavramı bizim zihinlerimizin geliştirdiği bir kavram. Bir amacı var: Daha iyi bir yaşam, toplum vb. şeyler yaratmak. Eğer ki iyi bir ahlak dünyası istiyorsak bir sonraki nesli bu iyi ahlakla tanıştırmalıyız.
Kaynaklar
- E. S. Bromberg-Martin, et al. (2010). Dopamine In Motivational Control: Rewarding, Aversive, And Alerting. Neuron, sf: 815. doi: 10.1016/j.neuron.2010.11.022. | Arşiv Bağlantısı