Yazmak bir alışkanlık değildir. Bir hobi ya da düzenli hale getirilecek bir iş hiç değildir. Yazmak...
Bir iç sancıdır.
Yani sen her gün ‘oturayım da biraz yazayım’ diyorsan, henüz yazmıyorsundur.
Yazmak, sadece elinle değil, acınla yapılan bir şeydir.
Çünkü gerçek yazı; ihtiyaçtan değil, zorunluluktan doğar.
Bir şey seni içeriden kemirir de susamazsın artık kelimeler dökülmek zorunda kalır.
Yazı, defterini değil, kendi içini parçalamaktır.
Yazı bir cevap değildir; çoğu zaman cevapsızlığın bizzat kendisidir.
Rutinler, planlar, alışkanlıklar... bunlar egzersiz içindir. Yazı ise yara yerinden çıkar.
O yüzden yazmayı sevmekle yazmak aynı şey değildir.
Gerçekten yazan biri, yazmayı sevdiği için değil, yazmadan yaşayamayan biridir.
Tavsiyem, yazacağın düşünce hakkında o düşüncenin kavramlarını elinle al bir tarafa köy sonra o koyduğun kavramları daha da aç, bunları yaparken konuş aynı zamanda da, bu sayede ne yazacağın konusu hakkında fikrin kesinleşir. Bir nebze de olsa.