Öncelikle mekanizmayı düşünelim. Vücudumuz her an her yere çarpar veya kaşınınca kolumuzu kaşırız. Bunların hepsi hücresel düzeyde minimal hasarlar bırakır. Vücudumuz bu durumda tamir mekanizmalarını çalıştırır. Ölen ve hasarlanan hücrelerin yenilerini ortama çıkarır.
Bu her tamir anında hücre bölünmesi hızlanacak ve artacaktır. Normalde hücre bölünmesinde kontrol noktalarımız vardır. Bu kontrol noktalarında DNA sağlamlığı hücrenin genel bütünlüğü kontrol edilir ve bölünme gerçekleşir. Fakat özellikle belli bir yerde sürekli bir travma varsa ve bu özellikle mukozadaysa hücre bölünmeleri daha da hızlanacaktır ve bu kontrol noktalarında gözden kaçan sorunlarla (DNA mutansyonu gibi) bazı bölünmeler oluşabilecektir. Elbette her hasarlı bölünen hücre kansere yol açmayacaktır, çünkü hasarlı olan hücrelerin de kontrol mekanizması vardır ve bu kontrol mekanizmaları hasarlı doğan hücreleri ölüme(apoptozis) götürecektir. Buraya kadar bir sorun yoktur.
Olgusal olarak en sık ağızda gördüğümüz, kronik mekanik travmaya bağlı lezyon oluşumları ve yanına eklenen sigara, irritan maddeler, kötü ağız hijyeni, enfeksiyonlar, diyabet, UV ışınlar, düşük bağışıklık gibi durumlar bu bütün tamir ve kontrol mekanizmalarının aksamasına yol açar. Bunu olgular üzerinden incelemek istersek, Osmangazi Tıp Dergisinde Akdeniz Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, Ağız, Diş ve Çene Radyolojisi Anabilim Dalı tarafından yayınlanan 3 olgu sunumundan [1] 1. ve 2. olguları inceleyelim.
Olgu 1: 42 yaşında erkek hasta. Sigara kullanıyor, Hastada sol üst çenede olması gerekenden daha büyük boyutta yapılmış bir kron-köprü protezi mevcut. Sürekli yanağını ısırıyor. Tam ısırma hattında kansere bir lezyon saptanıyor.
Olgu 2: 74 yaşında kadın hasta. Hipertansiyon, osteoporoz, diyabet, Addison gibi sistemik rahatsızlıkları bulunan hasta alt çenede hareketli bölümlü protez kullanmakta ve 6 yıl önce yaptırdığı bu protezi ilk günden beri gece de dahil olmak üzere sürekli taktığını belirtmiş. Sol alt molar bölgede kansere lezyon saptanıyor.
Bu iki olgunun da gösterdiği üzere oral mukoza sürekli travmaya, özellikle ek bir sorun beraberindeyse, epey hassas.[2] Soruda eklenen wikipedia bilgisinde anlatılan durumda da, travmaya ek bazı sorunların beraberliğinde, tümör ve kanser olabileceği belirtilmiş.
Başka bir olgu da Bowen hastalığı üzerinedir. Normalde Bowen hastalığı prekanseröz lezyonlarla giden bir hastalıktır ve çoğu zaman saçlı deriyi yani skalpı tutar. Fakat D.J. Eddy ve arkadaşları 13 yıllık retrospektif bir çalışmayla Bowen hastalığının travma sonrası oluşan kronik skar zemininden gelişebildiğini bildirmiştir.[3] Bu da bize kanser mekanizmalarında ve prekanser dediğimiz lezyonların oluşum mekanizmalarında, özellikle kronik travma ve skar oluşumunun rol alabileceğini göstermektedir.
Kaynaklar
- A. Taş, et al. (2020). Oral Skuamoz Hücreli Karsinom - 3 Olgu. dergipark.org.tr, sf: 142-147. doi: 10.20515/otd.770228. | Arşiv Bağlantısı
- H. O. Soydinç. (2012). Oral Mukozanin Prekanseröz Lezyonlari Ve Kanserlerinde Diagnostik Önemi Olabilecek Damarsal Belirleyicilerđn Araştirilmasi. nek.istanbul.edu.tr, sf: 1-80. | Arşiv Bağlantısı
- D. J. EEDY, et al. (1987). Thirteen‐Year Retrospective Study Of Bowen's Disease In Northern Ireland. British Journal of Dermatology, sf: 715-720. doi: 10.1111/j.1365-2133.1987.tb07351.x. | Arşiv Bağlantısı