Çiçekler renkleri ve kokuları çok hoş olan doğanın mucizevi güzellikleri arasında bence. Yani güzel şeylerin sembolü olması pek de tesadüf değil ama çiçekleri sevmek başka bir şey çiçek almayı sevmek başka bir şey. Dizilerde, filmlerde, kitaplarda, kendi sosyal yaşantımızda;özel günlerde, kutlamalarda çiçek göndermenin güzel bir şey olduğunu görüyoruz küçüklükten beri.Sonra da bunu biz de kendi hayatımıza uyguluyoruz ama burada bir kodlanmışlık ve zevkler ve renkler mevzusu devreye giriyor. Mesela ben çiçek alınmasını pek mantıklı bulmuyorum, sevmem de. Çünkü verilen kişiye kendinin bile isteye almadığı bir sorumluluk yüklemiş oluyoruz, bir canlıyı yaşatmak zorunluluğu.Bir zaman sonra da kuruyor. Buket alınınca böyle bir sorun yok ama o daha saçma geliyor bana. Çünkü iki gün sonra o güzelim renkler solacak ve bizim bir anlık tatminimiz için koparılmış olan çiçekler artık var olmayacak. Oysaki o çiçekler koparılmamış olsaydı hâlâ dalında günlerce belki haftalarca, aylarca aynı canlılıkta, parlaklıkta ve güzellikte hayatını idame ettirecekti, üreyecekti, böceklere kaynak olacaktı. Konuyu romantize ettiğimi düşünmeyin, çiçek alınmasının romantize edildiği kadar etmiyorum emin olun.Küçükken kopardığım çiçekler için, ya da yakaladığım böcekler için hâlâ aklıma geldikçe üzüntü duyarım. Keşke birileri bana bunun iyi bir şey olmadığını söyleseydi. Şimdiki küçük çocuklar hâlâ yapıyor. O uğur böceklerine zor anlar yaşatıyorlar sevmek uğruna. Yaşıtlarımin bile yaptığı güzel bir çiçek görünce koparmayi anlamıyorum. Ben onu okul bahçesinde görüp sadece kokluyorum ve narince yapraklarını okşuyorum onlarsa hemen kopariyorlar ve birbirlerine veriyorlar ve beş dakika sonra unutuluyor ama o çiçek öldü o artık yok. Sevgili hemcinslerim, lütfen çiçekleri dalında sevin. Sevgili çocuklar ve insanlar, lütfen artık etrafımızda koparılmış ve yere atılmış gül yaprakları değil rengarenk çiçekler görmemize izin verin.