"Ya nesnel bir gerçek ya duygusallık" kapanına sıkışmanıza gerek yok. Ahlak gibi konularda nesnel ve mutlak olan bir görüş yok. Mutlak olan Tanrısal ahlaka inandığını söyleyen kişilerin bile ahlak görüşleri kültürden kültüre değişiyor. Bazı Tanrı modelleri, ırkçılığı normal kabul ederken, bazı modern zamanlara yakın yorumlar veya modeller bunun yanlış olduğunu söylüyor. Öyle ki ırkçılığı kendi işine yaradığında serbest bırakan ancak ona karşı olduğunda kıyameti kopartan inançlar bile var.
Buradan yola çıkarsanız mutlak Tanrısal ahlak anlayışının bile aslında "spesifik bir kültür, zaman, çevreye göre, kısıtlı bir zaman diliminde sadece kısıtlı kişilere göre mutlak olduğunu göreceksiniz. Her ne kadar "kendi içinizden", "benliğinizden" ya da "Tanrı istediği" için iyilik yaptığınızı düşünseniz de aslında kültürel evrim bağlamında iyilik yapıyorsunuz. Sadece buna bir katman daha ekliyorsunuz. Eklediğiniz bu "Tanrı", "içinizden gelme" ya da "benlik" katmanını istediğiniz kadar önde tutun, ana sebep yine toplumsal evrimdir.
Ancak sadece duygusal bir tepki vermenize de gerek yok. Irkçılık davranışının evrimsel ve psikolojik sebeplerini anlasanız bile neredeyse elimizde hiçbir bilimsel aracın olmadığı vahşi ortamdaki tribalizmin bu versiyonunun medeniyetimizin sağlıklı ve kararlı işleyişini nasıl bozduğunu görerek mantıksal zeminde ırkçılığa karşı çıkabilirsiniz. Sosyal bilimciler ve oyun teorisyenleri gibi uzmanlar ile birlikte işin sistematiğini ortaya koyarak bilimsel ve hukuksal zeminde karşı çıkabilirsiniz. Bu uzlaşı, toplumlar arası şekilde ortaya koyulabilir.