Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat
Sorulara Dön
Alotto Man
Üye
7

İnsanlarda doğum neden acılı ve riskli, bebekler neden aciz?

İnsanlarda neden doğum sırasında hem annede hem bebek de bu kadar ölüm meydana geliyor? Bir memelinin bu kadar fazla bedel ödemesi Neslini sürdürmek için zor değil mi?
1,087 görüntülenme
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Soruyu Takip Et
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Tüm Reklamları Kapat
5 Cevap
Hasan Dağtekin
Sosyal Bilimler Uzmanı
Orijinal Soru: İnsan yavrusu neden diğer pek çok hayvan yavrusunun aksine kendi başının çaresine bakmaktan aciz evrimleşmiştir?

Diğer pek çok hayvan doğumu ile kıyaslandığında insan yavrusu 9 ay 10 günlük bir doğum sonrasında bile aslında prematüredir. Bunun sebebi evrimsel süreç sonrası insanın iki ayak üzerine kalkmasına paralel olarak gelişen beyin ve buna bağlı olarak evrimsel süreçte büyüyen kafatasıdır. Eğer insan yavrusu, doğduğunda direkt yürümeye başlayan diğer hayvan yavruları gibi yürüyecek ve kendi işini görecek aşamaya gelene kadar anne rahminde kalsaydı, büyüyen kafatası sonucu annenin pelvis bölgesindeki dar kemiklerin arasından çıkması olanaksız olacaktı.

İnsan atalarının kafatasları konusunda geçmiş bir araştırmaya soyunursanız, eski insan atalarının beyin hacminin günümüz sapiensinden çok daha düşük olduğunu görebilirsiniz.

Tüm Reklamları Kapat

287 görüntülenme
Bu cevap, soru sahibi tarafından en iyi cevap seçilmiştir. Ancak bu, cevabın doğru olduğunu garanti etmez.
2
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Görkem Öge
Kozmoloji meraklısı.
Orijinal Soru: İnsan çocuklarının 21 ayda doğması gerektiği konusunda bilgisi olan var mı?

Bu bahsedilen 21 ay meselesinin açıklaması şu:

Doğadaki gebelik/hamilelik sürecinin anlamı ve dinamiği, doğan yavrunun, temel hayati ihtiyaçları karşılayabilecek olgunluğa gelene kadar anne rahminde büyümesidir. Memeli hayvanların yavruları doğduktan kısa süre sonra ayağa kalkarlar, çevrelerinde bulunan bir besini algılayabilirler, süt emebilirler. Bir kuzu, doğduktan bir ya da birkaç saat sonra, hiç bir yardım almadan ayağa kalkar ve annesinin memesini bulur mesela. Çeşitli hayvanların hamilelik sürelerini belirleyen şey kabaca budur.

Tüm Reklamları Kapat

Ama insanda durum biraz farklı. İnsan, vücut ağırlığına göre en büyük beyne sahip canlı. Başımız bedenimize göre çok büyük. Bir bebekte bu daha da belirgindir ki bir bebeğin boyunun 1/3'ünü sadece başı oluşturur. (Yetişkinlikte 1/7). Ve evrimsel süreçte insan, dört ayak üzerinde hareket ederken iki ayak üzerine kalktı ve bu değişim, kadınların doğum yapma fiziğini, kalça kemiklerinin yapısını da etkiledi. Bu evrimsel süreçlerin sonucunda şöyle bir durum ortaya çıktı:

Bir insanın yavrusu, doğadaki diğer memelilerin yavruları gibi, hayati yeterliliğe ulaşacak kadar anne rahminde bekleyecek olsa kadının hamileliğinin 21 ay sürmesi gerekirdi deniyor. Ama yavru rahimde 21 ay kalırsa, bebeğin başı, annenin doğum kanalından çıkamayacak kadar büyümüş oluyor. Doğum çok daha zor oluyor ve doğumda kayıplar artıyor. Bu nedenle zaten insanın doğumu, doğadaki en sancılı doğumlardan biri. Kadınlarımızın işi bu nedenle çok zor çünkü doğadaki en büyük beyni rahimlerinde oluşturup dünyaya getirmek zorundalar. İşte 9 ay 10 gün evrimsel olarak oluşmuş bir denge noktasına işaret ediyor. 9 aylık bebek kendisi ayağa kalkamıyor, kendisi besin bulamıyor ama en azından nefes alabiliyor, memeyi ağzına verdiğinizde süt emebiliyor. Ve bu süre boyunca rahimde büyüyen bebeğin ulaştığı büyüklük, annenin doğum kanalından dışarıya atabileceği bir büyüklük. Daha kısa olsa bebek daha küçük olacağı için doğum daha kolay olur, anne daha az zorlanır ama doğan bebeğin hayati yeterliliği daha az olur. Kuvöz nasıl erken doğan bebekler için icat edilmiş bir yoğun bakım ünitesi ise doldurduğu boşluk tam olarak bu anlama geliyor zaten. Hamilelik daha uzun olsa daha olgun ve güçlü bir bebek dünyaya gelir ama bebek (ve özellikle bebeğin başı) daha büyük olacağı için annenin bu bebeği doğurması çok daha zor olur. Bu da annenin hayatını riske sokar. İşte 21 ay olayı buradan ortaya çıkıyor.

Konunun açıklaması kabaca böyle, umarım tatmin edici olmuştur. Gözden kaçırdığım bir nokta olursa arkadaşlar ekleme yapsınlar lütfen.

174 görüntülenme
4
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Ufuk Derin
Öğrenci-Okur
Orijinal Soru: Doğada ki hemen hemen bütün hayvanların yavruları, doğduktan kısa bir zaman sonra çevresine hemen adapte olabiliyorken insan yavruları neden olamıyor?

Biliyoruz ki, kütlece değil ama oransal olarak "devasa" diye niteleyebileceğimiz bu beyin, bol miktarda masraf ve sorun ile birlikte geldi. Bunlardan birisi de, sahip olduğumuz kocaman kafalar! Biz bu koca kafalarımıza fazlasıyla alışığız, dolayısıyla bize normal geliyor; ancak dışarıdan bakan biri için muhtemelen kendi hayal ürünümüz olan uzaylılara benziyoruz!

Bu iri beyinlerimizin içinde yuvalandığı koca kafalar, daha gelişimin çok erken basamaklarında oluşuyor ve hızla irileşiyor. Ve doğum sırasında annelerin bu iri kafayı vücutlarından çıkarabilmeleri gerekiyor. Bu hiç de kolay bir şey değil, çünkü bize bu iri kafaları veren evrimsel süreci tetikleyen süreçlerden birisi, aynı zamanda doğumumuzu çok zorlu bir hale getirdi: Bipedalizm, yani iki ayak üzerinde yürüme becerimiz.

Tüm Reklamları Kapat

Ormanlardan savana yaşantısına geçen türümüz için bipedalizm, müthiş avantajlı bir evrimsel değişim olmuştur. Ellerimizi boşa çıkarmış, el-göz koordinasyonumuzu ve dengemizi güçlendirmiş, buna bağlı olarak beyinlerimizin irileşmesini tetiklemiştir. Ancak dört ayak üzerinde duran (quadruped) canlılara nazaran, iki ayak üzerinde duran (biped) canlıların büyük bir sıkıntısı vardır: Dişilerdeki kalça genişliği, dolayısıyla doğum kanalı dikkate değer miktarda daralır.

Birçok canlının üreme (ve doğum) organı, iki bacak arasında, korunaklı bir şekilde konuşlanacak ve rahimle etkili bir bağlantı kurabilecek biçimde evrimleşmiştir. Fakat iki ayak üzerinde duran canlılarda bu açıklık daralır; çünkü dengenin sağlanabilmesi ve etkili bir şekilde hareket edilebilmesi için bacakların birbirine yakın olması gerekmektedir. Her ne kadar insanların evrimsel tarihinde leğen kemiği genişleyerek bu durum bir miktar dengelendiyse de, dört ayaklı atalarımıza nazaran dişilerimizdeki doğum kanalı genişliği dikkate değer miktarda düşüktür. Bu dar açıklıktan, koca bir kafanın geçmesi gerçekten zorlu bir problemdir.

Tüm Reklamları Kapat

Aslında zekice yapılan bir tasarımda bu tarz bir sıkıntı olmamalıdır; çünkü vücut planı, bu tarz sorunları egale edecek biçimde rahatlıkla tasarlanabilmelidir - hele ki çevreyi ve canlılarla çevrenin etkileşimini de tasarlama gücünüz varsa... Fakat evrim bilinçli, akıllı ve geleceği düşünerek tasarım yapan bir süreç olmadığı için, evrimin ileride doğacak bu sorunu öngörmesi ve buna göre bir tasarım yapması da mümkün olmaz. Dolayısıyla bebeklerimizin iri beyinleriyle, annelerimizin iki ayak üzerinde durmaktan kaynaklı dar doğum kanalları, evrimsel anlamda birbirleriyle çatışan fiziksel özellikler olmuştur. Buna evrimsel biyolojide obstetrik çelişki ya da doğum çelişkisi adı verilir.

Bu tarz çelişkili fiziksel özellikler, sağladıkları evrimsel avantaj ve bunların türlerin hayatta kalma ve üreme süreçlerine kattıklarına bağlı olarak evrimsel süreçte optimize edilir, yani en uygun kombinasyona gelecek biçimde uyarlanır.

Örneğin eğer ki dişilerin doğum kanalları aşırı daralır da, bebekler hiç doğamayacak düzeye gelirse, doğum kanalı (veya kalça genişliği) daha geniş olan bireyler daha kolay üreyeceği için bunların özelliklerini taşıyan bireyler popülasyonda artar: Bu nedenle tür, daha geniş doğum kanallarına sahip olacak biçimde evrimleşir. Yok eğer doğum kanalı aşırı genişler de, türün denge ve hareket özelliklerini kısıtlayıcı bir faktör haline gelirse (veya cinsel seçilim gibi diğer seçilim baskılarının negatif yönde doğmasına neden olursa), bu özellikteki bireyler daha kolay ölerek veya daha az üreyebilerek popülasyondan elenirler; böylece daha dar doğum kanallarına sahip, dolayısıyla daha dengeli bireyler hayatta kalırlar, daha çok/kolay ürerler ve soyları da onlara ait özellikleri daha çok taşıyacak şekilde doğar: Böylece popülasyonlar daha dar doğum kanalına sahip bireylerin sayıca artacağı yönde evrimleşir.

Kalça Genişliği ile Aciz Bebekler Arasındaki İlişki

Peki bipedal olacak biçimde evrimleşmiş insanların dişilerinin kalçalarının dar olmasının aciz bebeklerimizle ilişkisi nedir?

O iri insan beyninin gelişmesi için gereken gelişimsel süreçlerin, evrimsel süreçte değişmesi gerekmiştir. Bu adaptasyonların başında, insan bebeklerinin beyin gelişiminin önemli bir kısmının doğumdan sonra olacak şekilde özelleşmesi olmuştur. İnsan bebekleri doğduklarında, yetişkin bir insan beyninin %33'ü civarında bir beyin büyüklüğüne sahiptir; doğumdan sonraki 90 gün içinde ise %55 dolaylarına ulaşır. Böylece bebekler, beyinleri daha çok ufakken doğabilir ve anneler yavrularını doğurma sırasında ölme risklerini en aza indirirler. Doğum sırasında bu tarz bir soruna sahip olmayan diğer türler ise zihinsel olarak tam (veya tama yakın düzeyde) gelişmiş yavrular doğurabilirler; böylece onlar hayatlarına hemen başlayabilirler. Diğer memelilerde ve sürüngenler gibi diğer canlılarda olan tam olarak budur.

Sadece bu da değil: Bu iri beyinlerin daha dar doğum kanallarından geçebilmesi için, insan bebekleri gelişimlerinin daha erken döneminde doğum yapacak şekilde evrimleşmişlerdir. Bunu şöyle izah edelim: Yenidoğan bir şempanze ile aynı nörolojik ve bilişsel gelişmişliğe sahip bir insan bebeğinin doğabilmesi için, insan annelerinin 9 ay değil, 18-21 ay gebelik geçirmesi gerekirdi!

Tüm bunların bir sonucu olarak, insan bebekleri doğduklarında beyinleri halen tam olarak gelişmemiştir. Öyle ki, yeni doğmuş bir bebeğin kafatası bile halen tam olarak kemikleşmemiştir - ki bu da, daha rahat ve esnek doğumları mümkün kılabilmek için evrimleşmiş adaptasyonlardan birisidir. Benzer şekilde, bir kadının vajinası normalde 2.1-3.5 santimetre genişlikteyken, doğum sırasında 10 santimetre genişliğe (normalin 3-5 katı genişliğe) ulaşabilir. Tüm bunlar, zorlu insan doğumunu bir nebze olsun kolaylaştırabilmek için evrimleşmiş özelliklerdir. Daha doğrusu yine, bu özellikte ve buna yakın özelliklerde varyasyonlara sahip olan bireyler daha kolay hayatta kalmışlardır ve bizler, günümüzdeki özelliklerimizi bu atalarımızdan aldığımız için bu özelliklere sahibiz. Bu özelliklere sahip olmayan diğer atalarımız, hayatta kalamayarak elendiler.

Tüm Reklamları Kapat

Tabii ki bilimin her alanında olduğu gibi, "aciz bebekler" konusunda da birden farklı hipotezin birbiriyle yarıştığını görüyoruz.

Örneğin Rhode Island Üniversitesi'nden Holly Dunsworth, kalça genişliği (doğum kanalı genişliği) ile aciz bebeklerin tek başına izah edilemeyeceğini düşünüyor. Onun ve ekibinin yaptığı çalışmalar, bizlerin aciz bebeklerinin annelerin vücut büyüklüğü ile ilgili olabileceğini gösteriyor.

Dunsworth ve ekibinin iddiası, daha erken insan doğumunu veya daha dar leğen kemiğini teşvik eden evrimsel süreçlerin bulunamadığı yönünde. Örneğin bir insanın, bir şempanze yavrusu doğurabilmek için ihtiyaç duyacağı vajinal açıklık ortalaması, günümüzdeki insanlarınkinden sadece 3 santimetre kadar daha fazla. Günümüzdeki insan çeşitliliği içerisinde bile bu genişlikte bireyler görmek mümkün. Dahası, leğen kemiği varyasyonunun yürüme becerisi üzerinde dikkate değer bir etkisi olmadığını, geniş leğen kemikli insanların da gayet verimli bir şekilde hareket edebildiklerini ileri sürüyorlar. Yaptıkları bir çalışmada, daha geniş kalçalara sahip kadınların enerji ve mekanik verimliliğinin erkeklere veya daha dar kalçalı kadınlara göre daha düşük olmadığını gördüler.

Onların hipotezi ise, bir yavrunun annesinin metabolik limitlerinin yavrunun ne zaman doğacağını belirlediği yönünde. Örneğin insanlar embriyolarında ikinci trimesterden sonra (yani 13-28. hafta arası sonrasında) metabolik ihtiyaçlar dikkate değer miktarda artıyor. Ancak insan türünün metabolik limit varyasyonu, dinlenme düzeyindeki metabolizmadan en fazla iki kat ötesine kadar çıkmayı başarıyor; sonrasında iç dengemiz (homeostazi) bozulmaya başlıyor. Ana rahmindeki embriyonun metabolik ihtiyaçlarının, dinlenme halindeki metabolizmanın 2 katına ulaştığı nokta, kabaca 38-40. haftaya denk geliyor. Ve bilin bakalım ne? Sağlıklı bir insanın, 38 ila 40. hafta civarında doğum yapması beklenir!

Tüm Reklamları Kapat

Ancak Dunsworth, bu hipotezlerinin diğer hipotezi dışlamak zorunda olmadığını da vurguluyor. Yani annelerin enerjisi, iri insan beyinleri ile leğen kemiği büyüklüğü arasındaki dengenin bir tamamlayıcısı olabilir. Bunu şöyle izah ediyor:

Doğum Çelişkisi Hipotezi kesinlikle ölmüş bir hipotez değildir. Sadece şunu anlamamız gerekiyor: İnsanın eşsizliğine göndermede bulunan veya bunun üzerine kurulu hipotezler, bilimsel anlamda en çok eleştirilmesi ve didiklenmesi gereken hipotezlerdir. İnsanlar en nihayetinde bir hayvandırlar, bir memelidirler, bir primattırlar, bir kuyruksuz maymundurlar. Eğer bu temel gerçeği gözden kaçırırsak, işte o noktada insan eşsizliğinden bahsetmeye başlarız.

Türümüzün göreli beyin büyüklüğü ve iki ayaklılığı fazlasıyla özel. Bizim kadar iri göreli beyinlere sahip pek az tür var. Birkaç kemirgen haricindeki bütün memelilerden daha iri göreli beyinlere sahibiz. Ancak her zaman bu iri beyinlere sahip değildik. Smithsonian Enstitüsü'nün izah ettiği üzere, evrimsel süreçte bu kadar iri göreli beyinlere sadece 800.000 ila 200.000 yıl kadar önce ulaştık. Dolayısıyla her zaman bu kadar "sıradışı" değildik.

İki ayaklılık da öyle. Kendimizi yegâne iki ayaklı türler sanmaya meyilliyiz; ancak kuşların tamamı bipedaldir. Onların ataları ve kuzenleri olan dinozorların da önemli bir bölümü öyle. Mesela T. rex de biped bir canlıydı. Yani bu konuda da eşsiz değiliz.

132 görüntülenme

Kaynaklar

  1. Yazar Yok. Evrim Ağacı. (18 Temmuz 2020). Alındığı Tarih: 18 Temmuz 2020. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı
1
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Murat Gök
Murat Gök
1,999 UP
Lise Öğrencisi

Bunun iki temel nedeni var. İlki insanların diğer canlılara göre beyin/vücut oranlarının oldukça yüksek olmasıdır. Vücudumuza oranla büyük bir beyin ve dolayısıyla büyük bir kafa taşıyoruz. Aşağıda Evrim Ağacı'nın kaynak olarak kullandığım yazısından alıntıladığım görselde bunu rahatça görebilmekteyiz.

Bu görselde farklı hayvan cinslerinde doğum sırasında bebeklerin kafa büyüklüğü (siyah elips) ile dişilerin üreme kanalı genişliği (beyaz elips) kıyaslanmaktadır.
Bu görselde farklı hayvan cinslerinde doğum sırasında bebeklerin kafa büyüklüğü (siyah elips) ile dişilerin üreme kanalı genişliği (beyaz elips) kıyaslanmaktadır.
John Hawks

İkinci neden ise dört ayak üzerinden iki ayak üzerine geçiş sonrası yaşadığımız evrimsel değişimlerdir. İki ayağı üzerinde yürüyen bir türün dengesini sağlaması ve rahat hareket edebilmesi için bacaklarının birbirine yakın olması gerekmektedir. Dişilerdeki kalça genişliği de bu nedenle daralmıştır.

Tüm Reklamları Kapat

Sonuç olarak aşırı dar bir doğum kanalı ve o kanaldan geçecek olan koca bir kafa kadınların doğumda acı çekmesine hatta ölmesine neden olmaktadır.

326 görüntülenme

Kaynaklar

  1. Yazar Yok. İnsan Bebekleri Neden Bu Kadar Aciz? İnsanlarda Doğum Neden Bu Kadar Sancılı?. (23 Nisan 2020). Alındığı Tarih: 23 Nisan 2020. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı
4
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Oguz Han
Oguz Han
11K UP
Sıradan Vatandaş
Orijinal Soru: Evrimsel süreçte doğum neden kolaylaşmadı?

Konu hakkında özel bilgisi olan birisi açıklama yapana kadar ben gene genel bilgimle bir cevap vermek isterim. Evrimsel süreçte gerçekleşmesini makul bulduğumuz ancak gerçekleşmeyen süreçler için bir kaç farklı genel sebep olabiliyor. Bir kaçından bahsedersek;

  • Evrimsel süreçte bir avantaj dezavantaj durumu yaratmaması. Doğada soy hatlarının devamlılığı için önemli olan üreyebilmek ve bunu nesiller boyu devam ettirebilmektir. Ne kadar acı çekse de çektiği acı annenin üreyebilmesini engellemiyorsa, bu acının kaybolması için bir sebep yok demektir.
  • Mümkün olmaması veyahut avantajının dezavantajından küçük olması. Eğer doğumu kolaylaştıracak mutasyonlar başka konularda dezavantaj sağlıyor ve bu dezavantaj üremeyi daha da zorlaştırıyorsa evrimsel süreç o yönde gelişmez. Örneğin bebeğin kafasının küçülmesi bebeğin hayatta kalma-üreme şansını düşürecekse veyahut kadının kalçasının büyümesi kadının gene hayatta kalma-üreme şansını düşürecekse iki yönde de gerçekleşen mutasyonlar elenir. Bazen bu konuda seçilim hayatta kalma ile değil de cinsel seçilim ile olur. Kadının kalçasının doğumu kolaylaştıracak kadar geniş olması(veyahut bu konuda işe yarar başka fiziksel değişimler) onun karşı cins için albenisini yitirmesine sebep olacaksa bu mutasyonlar da elenir. Tıpkı tavus kuşunun kuyruğu meselesi gibi. Neden o yükü taşıyorlar? Eh neden insanlar neden ayna karşısında vakit geçiriyorsa.
  • Zaman yetersizliği. Evet, belki kadınların rahat doğum yapabilmesini sağlayacak yönde bir seçilim baskısı vardı ama iki ayak üstüne dikildiğimizden beri zaman yetişmedi.
  • Adım adım değişimin mümkün olmaması veyahut her adımın gerektiği kadar fayda sağlamaması. Örneğin bir fili alalım. Filin uçmak yönünde evrim geçirmesi için neler gerekir? Vücudunun hafiflemesi, bazı uzuvlarının uçma aletlerine(sanırım bu sadece kanatla oluyor) sahip olması vs. Fil o kadar çok mutasyon geçirmeli ki bunları bir kaç nesilde sağlıklı bir biçimde yaşayabilmesi hemen hemen imkansız. Peki bu durumda ne gerekli? Adım adım hafiflemesi lazım. Ama hafiflemek file avantaj sağlayacak mı? Sağlamayacaksa hiçbir zaman uçma yönünde evrim geçiren bir soy hattı bekleyemeyiz. Yani belki kadınlar için uygun fiziksel yapıya dönüşmek için gereken çok fazla mutasyon vardır ve bunların adım adım gerçekleşmesi bir fayda sağlamıyordur.
  • Yapay yollarla giderilen problemler. Özellikle insanlar genetik değişime gerek kalmadan pek çok problemin üstesinden gelebiliyorlar. Eğer kadınların doğumunu yapay yollardan doğum esnasında ölmeyecek kadar kolaylaştırmayı başarabiliyorsak, bu yönde bir evrim beklenemez. Tıpkı soğuk iklim kuşaklarındaki insan ırklarının hiçbirinin oradaki hayvanlara benzer kürkleri olmaması gibi. Ateş ve elbise ile bu sorun çözülebiliyorsa kürk çıkarmak için seçilim baskısı ortadan kalkar.

Bunların üstüne evrimsel süreçte beklediğimiz bazı değişimlerin olmamasını sağlayan pek çok etken daha var lakin aklıma gelenlerin en önemlileri bunlar. Konu hakkında özel bilgi sahibi olanlar daha iyi yanıt verebilir. Bu yazdıklarım çoğu zaman geçerli.

Tüm Reklamları Kapat

174 görüntülenme
2
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Daha Fazla Cevap Göster
Cevap Ver
Evrim Ağacı Soru & Cevap Platformu, Türkiye'deki bilimseverler tarafından kolektif ve öz denetime dayalı bir şekilde sürdürülen, özgür bir ortamdır. Evrim Ağacı tarafından yayınlanan makalelerin aksine, bu platforma girilen soru ve cevapların içeriği veya gerçek/doğru olup olmadıkları Evrim Ağacı yönetimi tarafından denetlenmemektedir. Evrim Ağacı, bu platformda yayınlanan cevapları herhangi bir şekilde desteklememekte veya doğruluğunu garanti etmemektedir. Doğru olmadığını düşündüğünüz cevapları, size sunulan denetim araçlarıyla işaretleyebilir, daha doğru olan cevapları kaynaklarıyla girebilir ve oylama araçlarıyla platformun daha güvenilir bir ortama evrimleşmesine katkı sağlayabilirsiniz.
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Gündem
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Bağlantı
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Bu platformda cevap veya yorum sistemi bulunmamaktadır. Dolayısıyla aklınızdan geçenlerin, tespit edilebilir kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Ekle
Soru Sor
ve seni takip ediyor

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close