Hep bir kolaya kaçma var neden acaba? Veya bilinmeyenden korktuğumuz için mi?
Tasarımcı argümanı temelinde, kolaya kaçma gerekçesini sonuca gitmede temel yöntem olarak ifade etmek, felsefi anlamda içerdiği genelleme ve boşluklar nedeniyle yanıltıcı olacaktır. Her inanma biçiminin neden arka planı benzer olabileceği gibi, farklı da olabilir, inanmama neden arka planı da benzer olabileceği gibi farklı da olabilir.
Bizim tam olarak anlayamadığımız, kavramakta aciz kaldığımız konularda, fizik dışı bir neden arayışımız reddedilemez bir gerçek. Ancak, varoluşu yorumlama, tanımlama gibi önemli bir konuda sadece anlayamama nedenli bir tasarımcı sonucu oldukça niteliksiz bir tanım olacaktır. Ve dahi, anlayabildiklerimiz üzerinden bir tasarımcının olmaması sonucu da yine niteliksiz tanımlardan olacaktır aynı şekilde. Anlayamama durumuna kolay yoldan çözüm olarak tasarımcı yı üretmek içsel olarak nasıl yetersiz ise, anlayabiliyor olma üzerinden bir tasarımcı yoktura gitmek de böyle kısaca. Ancak soruda belirtilen, bireyin anlama çabasına girmeyen, bir şeyler öğrenmenin zor geldiği kitle için tabii ki geçerli. Ancak sonuç olarak burada İNSAN paydası söz konusu ve inancın ne olduğu ile değil, nasıl sonuca varıldığı konu. Aynı nedenle, düşünme zahmetine katlanmama nedenli tasarımcısızlık sonucuna ulaşan kişi de aynı kitlede.
Birey olarak varoluşu ele almada kullanılacak argüman, referans vs nin yeterli derinliğe ulaşması çok önemli. Eğer bir sonuca gidilecekse, kişinin bu konuda yeterli İKNAya ulaşacak verisinin olması gerekiyor. Hangi dönemde yaşıyorsa, o dönemin felsefi, bilimsel, dini yaklaşımlarını anlamaya çalışmış, yeterli düzeyde araştırma çabasını göstermiş olması gerekiyor. Aslında sonuç bile önemli değil bu çaba olmaksızın.
İnsan özünde AYNI. İnanma şekillerinin değişikliği bizi aldatmamalı.
Bir yaratıcının var olduğunu kabul etmenin kolaya kaçmak olduğunu düşünmüyorum. Bunu söyleyebilmek için, bir yaratıcının var olduğuna dair ortaya konan argümanların bariz bir şekilde yanlış olması gerekir. Ancak durum böyle değildir. Bu argümanları başarılı bulmuyorum; ancak kolaylıkla reddedilebilecek türden argümanlar olduğunu da düşünmüyorum. Bu durumu din felsefesi ile akademik ya da entelektüel düzeyde ilgilenen birisi rahatlıkla görebilir.
Bununla birlikte, hiçbir araştırma yapmadan bir yaratıcının varlığını kabul eden insanlar da yok değildir. Ancak böyle insanlar var diye, (bir yaratıcıya inanmak kolaya kaçmaktır) şeklinde bir genelleme yapılabileceğini sanmıyorum. Aynı şekilde, hiçbir araştırma yapmadan bir yaratıcının var olmadığına inanan insanlar da vardır.
Kaynak ekleme zorunluluğunu işaretlediğiniz için din felsefesine giriş hakkında, Evrim Ağacı'nda yayınlanan bir makaleyi ekliyorum.
Bunun iki tane sebebi var:1.`si antik çağlardaki insanların varoluş ve doğa olaylarını açıklayamamalarıdır mesela Antik Yunanlıların dalga oluşumunun poseidon`un sinirlenmesine şimşek ve gök gürültüsü olaylarının Zeus`un sinirlenmesine bağlanmasına buna örnek olarak verilebilir 2.sebep ise insanlarda gelişe Namus ve Mal kavramlarının korunmasıdır yani insanların "birbirimizin karına kızına tecavüz etmeyelim ve birbirimizin mallarını çalmayalım" mantığının dışına çıkan ve bu kuralları tanımayıp delen insanları "tanrı seni görüyor ve cezalandıracak şeklinde" korkutup düzeni bu yollarla sağlamayı amaçlanması üzerine bir takım dinler var olmuştur Not:semavi dinler de bu amaçla oluşturulmuştur ve 2.sebep üzerine inen dinlerde ceza şekli de o coğrafyadaki insanı korkutmak üzerine gelmiştir buna örnek olarak genelde sıcak coğrafyalara gelen kitaplı dinlerde cehennemin sıcak olması örnek olarak verilebilir.
Kaynağı zorunlu tuttuğun için efe aydal`ın kırmızı hap 1ini koyuyorum izlersen bu konuda biraz daha fikir edinebilirsin.