Bu hem bilimsel hem de felsefi bir konu. İyinin kötünün, doğrunun yanlışın kapsamları değişken.
Bir hayvan sakat yavrusunu bırakır çünkü doğada, zor şartlarda bir annenin sakat bir yavru için harcayacağı enerji, diğer sağlıklı yavruları hayatta tutması için gerekenden fazla olabilir. Bu durumda anne de sağlıklı yavruları hayatta tutabilmek için sakat yavruyu ölüme terk edebilir. Bu yaklaşım o tür için iyidir, doğrudur. Türün ve genin devamı için gereklidir çünkü.
İnsan ise inşa ettiği medeniyetin sağladıkları ile sakat da olsa bir yavrunun hayatiyetini sürdürmesini sağlayabilecek olanaklara sahiptir. O yavruyu ölüme terk etmek bu nedenle ahlaki olmaz.
Bu noktada iyi ve kötünün en fazla çatıştığı nokta ise bireyin ve toplumun yararı çatışmasıdır. Ben, kendi yiyeceğimi bulacağıma benden daha zayıf olan diğer bir kişinin yiyeceğini zorbalıkla ya da çalarak daha kolay hayatta kalabilirim. Ama bu tercih, güçlünün hayatta kalıp güçsüzün öleceği bir düzen yaratır ve bu şartlarda bir toplum inşa edilemez, toplulukları oluşturan bireyler birbirine güvenemez hatta bir toplum oluşturamazlar. Yani birey için iyi görünen şey, toplum için kötüdür. Doğada da bu böyle. Topluluk halinde yaşayan türlerde sosyal ilişkileri gelişmiştir ve burada topluluğun çıkarları gözetilir. Ancak avcı toplayıcı türlerde ise bu ilişkiler yoktur, bireyin çıkarı gözetilir, güçlü olan hayatta kalır. Bunu faturası ise yalnızlıktır.
Temel mantık hayatta kalma ve evrimsel dinamiklerdir. Tür ister topluluk halde yaşasın ister tekil, evrimin gereklilikleri kapsamında hayatta kalmaya çalışarak bir iyi-kötü kabulü oluşturur.
Kısaca böyle.