Öncelikle söylemeliyim bu bilgiyi alanım gereği öğrendiğim arkeoloji dersinden öğrendim. Ve bu yüzden sizleri tatmin edicek de kaynaklara sahip değilim. Eğer bu bilgiyi akdemik bir yazı için istiyorsanız, öncelikle https://twitter.com/yenalorman?s=09 bir şekilde ulaşmanızı tavsiye ederim. Kendisi Trt belgesel ile bir çok program yapmış bir arkeolog. Ayrıca izlemediyseniz de kendisinin sunduğu TRT belgesele ücretsiz üye olup, Zaman Makinesi programını kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim.
Bu soruyu cevaplama nedemin kişsel gelişim amaçlı sorduğunuzu varsayaraktır. Aksi halde , akademik bilgi istiyorsanız muhtemelen sizlere çok fazla bir şey kazandıracağımı sanmıyorum.
Aslında insanlık ilk başta madenle değil taşla tanışıyor. İçlerinden en özeli obsidiyen. Bu taş dış püskürük kayacı. Aniden soğumasından kaynaklı kırılgan bir yapıya sahip. Ve neşterden yaklaşık 8 kat daha keskin. Nedeni ise içinde metalden daha düzgün ve boşluksuz bir yapıya sahip olması. O kadar önemli ki, günümüzden 14 bin yıl önce anadoluda çıkarılan taşın Verimli Hilal'in güneyine kadar inmesine sebep oluyor.
İnsanlık, ilk madenciliğe aslında çok iyi tanıdığımız bir coğrafyada başlıyor. Anadoluda. Nedeni tabiki de tesadüf değil. Volkanizma. İnsanlık seriveninin yaşadığı coğrafyaya bakılırsa (özellikle 10 bin yıl öncesine) en genç arazi anadolu. Haliyle en çok kırılmanın yaşandığı yer burası. Herkesin bilindiği üzere madenler bize volkanizma ile kazandırılıyor.
Nasıl eriştiğinin ise cevabı aslında belli. Akarsular.
Aslında bunu eski filmlerde veya hala bazı videolarda elekle derelerde altın arayan insanları görürsünüz. İşte iş burada başlıyor. Hatta uzunca da bir süre bazı madenleri aramak (özellikle altın) bu şekilde devam etti.
Akarsular sadece, toprağı taşımıyor. Taşı ve madenleri de aşındırarak taşıyor. İnsanlığın akarsular civarında yaşadığı gerçeği ile bu durumu bağdaştırırsak, aslında sorunuza cevap da burda ortaya çıkıyor. O zamanki insanların diğer taşlardan farklı gördüğü taşları (muhtemelen renkleri nedeniyle) (özellikle bakır) toplamaları da işte bizleri madenlerle tanıştırmaya götürüyor.
Bu tanışmadan önce muhtemelen tesadüfen keşfettiğimi mangal kömürünün ateşi ile bu madenleri şekillendirdiğimizde aslında en büyük 2. Devrimi yapmıştık. Maden çağını başlattık.
Aslında bakarsanız, bu devrimin Anadoluda başlaması tabiki de bir tesadüf değil.
Türkiye coğrafyasında volkanik dağlar haricinde, Güney ve Kuzey Anadolu Dağları (Alp-Himalaya dağ kuşağı/Anadolu dağları) ile maden çıkan yerlerin paralel gittiğini ve o bölgelerde yoğunlaşma görüyoruz. Özellikle bu bölgeler ve büyük akarsuların kesiştiği noktalarda insanlar, muhtemelen dünyanın hemen her yerinde olan bir madenle tanıştı. Bakır.
Hemen her yerde olmasına karşın, mezapotamya gibi insanlık merkezlerinin en çok çıkan yeri anadolu. En çok olduğu için de muhtemelen onunla daha önce tanıştık, ki buna erime sıcaklıkları da eklenince bu da tesadüf olmayacaktır.
Burda da en önemli noktalar, Diyarbakır Çayönü ve Aksaray'daki Aşıklıhöyük. En eski bakırı işlediğimiz noktalar.
Ama bu cevherlere ulaştık, peki madenlere nasıl girdik ?
(Bunun cevabını size kaynak olarak paylaşacağım linkte daha iyi anlayacaksınız. )
Onun içinde Çorum a gidiyoruz.
Orda bulduğumuz, (m.ö 3 binler) ve muhtemelen barınma yeri veya bir mağra ararken, neredeyse saf bakırın olduğu bir madene giriyoruz. Ordan aldıkları ve yine muhtemelen tesadüfen veya yanlışlıkla ateşe attıkları o madenleri eritip daha sonra donduktan sonra sertleşmesi insanlığı orda kalmalarını ve onu bir süre sonra işletmelerini sağlamıştı. Tabi bu madende derinlerden çıkan bakırın daha çabuk eridiğini fark etmeleri uzun sürmüyor. Bu sefer madende yatay değil dikey hareketliliği sürdürüyorlar.
Tabi hala m.ö 4. bin yılındayız...
Ama bu zenginlik ve farklılık her zaman olduğu gibi savaşlara neden oldu. Bakırdan yapılan eşyalar ve takılarda sorun olmazken, yapılan silahlat kırılmaya, esnemeye ve yamulmaya başladı. Bu da onu daha da güçlendirme ihtiyacını ortaya çıkardı.
Ancak bu bölgeye yakın bir yerde bir maden daha var. Arsenik. Ve rengi de dikkat çekici. Neredeyse altın sarısı. Bu iki madde karıştığında ise daha güçlü silahlar ortaya çıkıyor. Ancak bu da sorunları çözmüyor. Çünkü Arsenik zehirli bir madde. Dokunulması ve bulunduğu ortamda solunulması öldürücü. Ve erimiyor. Buharlaşıyor. Bu da başka bir dezavantaj.
Yazımın en başında erezyon ile altın ve maden aramaları demiştim. Diğer madenlerden daha ağır olması ve derenin hafif aktığı yerlerde toplanması ile bir maden daha keşfediliyor. Kalay.
Ve bu iki maden karıştığında biz bakırdan bronz çağına geçiyoruz...
Kaynaklar
- Yanal Orman. Zaman Makinesi 7. Bölüm. (28 Ağustos 2021). Alındığı Tarih: 28 Ağustos 2021. Alındığı Yer: Trt belgesel | Arşiv Bağlantısı