[1]
Aslında bu soru psikolojinin değil, sosyoloji ve sosyal psikolojinin yanıt aradığı bir sorudur.
Bu konuyu 3 şekilde ele alalım.
1) İklim değişikliği açısından
2)Birey açısından
3)Toplum açısından
İklim değişikliği oluştuğu bir gerçek. Ancak bunu daha ciddi durumda yaşayarak tecrübe etmiş değiliz. Yani henüz radikal ve uzun süreli bir iklim değişikliği yaşamadık.
Zaten iklimin değişmesi de sanıldığı kadar hızlı olmayacak. Ve beklenmedik bir yeni iklim ortaya çıkarmayacak. Biz bunu tahmin edebilir miyiz ? Bence üstünde durulursa edebiliriz, ancak ne kadar durulur ve ne kadar araştırılır bu biraz muallak bir konu.
Toplumların bir hafızası vardır. Ve toplumlar kültürle ilişki içerindedir. Ancak aynı zamanda toplum kültürü etkiler ve değiştirir. Aynı şekilde toplum ve kültür çevreden de etkilenir ve belirli bir miktarda değiştirebilir. Toplumların kültürü çevre ile oldukça uyumlu gelişmiştir. Ve çevre faktörleri değiştikçe bu kültür zamanla ve yavaşça değişecektir.
Bunun en güzel örneklerinden biri bizim toplumumuzdur. Orta asyadan göçen Türkler, Asyanın sert ve soğuk bozkır havasına adeta o kadar iyi adapte olmuşlardır ki bu durum onların güçlü, savaşçı ve disiplinli bir toplum haline getirmiştir.
Ve bu disiplinli, sert ve savaşçı toplum, avrupaya ve anadoluya geldiğinde anadolu ve avrupada daha rahat yaşayan toplumlarla savaşmaya kalktığında rahatlıkla galibiyetler kazanır hale gelmiştir. Eski Türkler, oldukça sıkı ve disiplinli ve sert bir toplumdu. Şimdiki "Anadolu İnsanı " gibi merhametli, misafirperver ve sıcak kanlı değildi. Oldukça soğuk kanlı idi. Nizamı bozmanın bile bedeli can ile ödenirdi.
Kendimize pek yakıştırmayız, ancak Cengizhan'ın yaptığı katliamları sadece o yapmadı. Bir çok Türk kavmi, asker ve komutanı da vardı. Ve bu onlar için gayet olağan bir durumdu.
Ancak anadoluda yüzlerce yıl yaşayan Türklerden oluşan Osmanlı devleti bu kadar sert değildi. Daha sakin, hoş görülü bir politika izlemeye çalıştı.
Türkler çok uzun süredir, anadolu ikliminde yaşadılar. Ve hala eski Türk geleneklerinden , adetlerinden hatta kültüründen henüz kopabilmiş değiller. Kültür bu derece dirençli bir yapıdır. Binlerce yılda bile kendini iyi muhafaza edebilir.
Yani kültür; kendini son 50 yılda fark ettiren iklim değişikliğine ciddi bir adaptasyon sağlamaya çalışmaz. Kaldi ki dediğim gibi, henüz toplumun ve insanların fark edeceği radikal bir iklim değişikliği ortamı dünyanın neredeyse tamamında yaşanmadı. Sadece bir kaç radikal olay var. Bu da toplumu ve kültürü değiştirmeye ve bu konuda hareketlenmeye itmez. Bunu ancak eğitim ile yapabiliriz ancak toplum, kültürüne ters eğitimi de kabul etmez. Eğitimin öğretim kısmı da bir "İstendik kültürleme sürecidir".
İşte burada toplumlar da buna ihtiyaç duymadağı için kültürünü esnetmeye gitmez. Örneğin, bir dere kenarında yaşadığınızı hayal edin ve biri derrnin kuruyacağını söylüyor. Ancak dere hala şarıl şarıl akıyor. Siz bu ihtimal var diye başka dere arar mısınız. Dere ne zaman azalmaya başlar o zaman ararsınız. Toplumlar da öyle. Ciddi ve gözle görünür değişiklik olmadığı ve bu değişikliğin elle tutulur bir süreçte olmadığı sürece bunu dikkate almazlar.
Kişi de zaten topluma uyum sağlamak zorundadır. Aksi halde dışlanır. Evet, kişi kişisel tedbir almaya kalkabilir ilk başlarda. Ancak burada süreyi kaale almazsa veya sürekli uygulamazsa bu tedbirler bir süre sonra kişide alışma ve duyarsızlaşmayı yaratır. Bu da kişiyi eninde sonunda durumdan vazgeçirir.
Örneğin diyetteki kişilerin çoğu ciddi zorlanmalar yaşar. Heleki çevresi bu diyetin tam tersi bir durumda hayatı varsa. Ve kişi ilk başta istediği kiloyu verebilir veya o kiloya ulaşabilir ancak bir süre sonra bu diyeti ve hayatı benimsemez ise diyeti bırakır ve verdiği kiloları olduğu gibi geri alır.
Kişiler de bu yüzden toplumdan farklı bir radikal adım atmıyor. İstisnalar kaideyi bozmamak şartı ile.
Kaynaklar
- G.Gürleyen. Kültür Değişmesi. Alındığı Tarih: 24 Nisan 2022. Alındığı Yer: Kabafii.com | Arşiv Bağlantısı