Kaçınılmaz Krizler ve Pastanın yeniden bölüşümü!
Ustalar 21. Yüzyılı devrimler çağı olarak tanımlar. Bu öylesine bir arzunun gerçekleşmesi heyecanından değil aksine insana, yaşama ve doğaya aykırı olan ve ilk çıktığı ilerici an itibarı ile (18. Yüzyıl sonları) kapitalizmin bu vasfını 21. Yüzyıl başlarında yitirip gerici bir pozisyon alması tespitinden kaynaklıdır.
Bu yeni dönem kapitalizmin en üst aşaması için emperyalizm öngörülmüştür ve ön görüldüğü gibi gerçekleşmiştir.
Buna neden olan şey ise kapitalizmin somut ve kaçınılmaz krizleri ve bu krizleri artık idare edemeyecek denli oburluğudur.
Köleci dönemde de böyleydi, feodal dönemde de ve devamı olan kapitalist dönemde de öyle. Her bir dönem, gerici, artık kendi yükünü taşıyamayacak hale geldiğinde bir diğerine dönüşmüştür.
Hepsinin krizleri birbirine benzer temeldedir. Köleci dönemde köleler sadece ölmeyecek kadar ürettiklerinden paya uzun süre mahkum edilince isyanlar da peşi sıra gelmiştir ve köle sahipleri her öldürdüğü kölesinin aslında kendi sermayesi olduğunun idrakına vardığı an kölelerle uzlaşmak zorunda kalmış ve köle sahipleri toprak ağasına, köleler köylüye dönüşerek yeni bir dönem ( feodal) başlamıştır.
Feodal dönemde de aynı strateji köylü isyanlarına sebep olmuş ve toprağı terk eden köylüler ile onların toprağa bağımlılığının sürekliliğini isteyen ağalar ( feodal beyleri) bir süre sonra uzlaşmak zorunda kalmış ve sanayi devrimi sonrası şehirlerin gelişimi ile birlikte köyler fiili olarak boşalmaya başlamıştır.
Artık dönem kapitalin dönemidir ve adı kapitalizmdir. Burada ağalar patrona ( burjuvazi-kent soylusu) , eski köylüler ise işçi yeni adı ile tarih sahnesine çıkmıştır.
İlk başlarda önceki düzene göre ilerici bir misyon üstlenen kapitalizm, insana ve emeğe öncekilerden farksız bakmaya başladığı 21. Yüzyılın başlarından itibaren gerici bir pozisyona girmiştir.
Yine kendinden öncekiler gibi onu ayakta ve emek ile tutan işçi sınıfı mensuplarının artı değer adı altında azgınca sömürüsü neticesinde ürettiğini satacak kimse kalmayınca ekonomik krizlere kapı aralamıştır.
İşte ikinci dünya değil emperyalist paylaşım savaşına vesile olan da emperyalizmin yaşadığı 1927 buhranıdır. ( Derin ekonomik durgunluk)
Her buhrandan çıkış yolu her zaman savaş olmuştur. Hali hazırda birinci paylaşım savaşında da dünya pastasının bölüşümü İtalya ve Almanya’nın aleyhine sonuçlanmış iken, üstüne bir de bu iki ülkede Hitler ve Mussolini önderliğinde, Emperyalizmin zorunlu yönetme argümanı olan Faşizm, ekonominin ve dünya sermayesinin lokomotifi Avrupa’yı kasıp kavurmaya başlayınca , dünya pastasının yeniden bölüşümü için sadece bir bahane uydurmak kalmıştır.
Bunun dışında 2. Emperyalist paylaşım savaşına vesile olarak sunulan argümanların tamamı bu merkez etrafında ve tabi ikinci, üçüncü vb. dış halkalar olarak değerlendirilir.
Kaynaklar
-
Nikitin. (1990). Ekonomi Politik. Yayınevi: Sol yayınları. sf: 439.
-
STEFANOS YERASİMOS. (1992). Az Gelişmişlik Sürecinde Türkiye (Dünya Savaşından 1971'E). Yayınevi: Belge Yayınları. sf: 566.
-
Marc Ferro. (2002). Sömürgecilik Tarihi. Yayınevi: İmge Kitabevi. sf: 673.