Nörobiyolojik açıdan çok iyi biçimde açıklanmış zaten yaşadığınız durum fakat ben daha çok psikolojik açıdan yaklaşacağım.
Öncelikle "irade" diye bir şeyin varlığına dair kanıt yok elimizde. İnsan davranışlarını, deterministik yasalarla işleyen ve kendisine sebep olan öncüllerin mutlak sonucu olarak ortaya çıkan olaylar olduğunu varsaymamamız için hiçbir neden yok.
Entelektüel yani akılcı düşüncelerin ile dürtüselliğin arasında bir uyuşmazlık olmasından doğan bu gibi sorunların üstesinden gelebilmek için yapman gereken tek şeyin "daha iradeli olmak" olması antik bir varsayımdan ibaret.
İrade terbiyesi dediğimiz olguyu yücelten bu geleneksel yaklaşıma göre hislerimiz daima akılcı yanımızı yoldan çıkarmaya çalışır. Bizim yapmamız gereken ise sadece daha fazla irade (artık o ne demekse) göstermektir. Yani bir aracın içinde yolculuk ettiğimizi düşünürsek geleneksel yaklaşıma göre akılcı yanımız aracı sürmekte, hislerimiz ise yan koltukta oturup akılcı yanımızın dikkatini dağıtmakta, onu ayartmakta, onu hedefinden saptırıp yoldan çıkarmaya çalışmaktadır.
Ancak bu alanda yapılmış bilimsel çalışmaları göz önünde bulundurduğumuzda, hislerimizin aracı sürdüğü ve akılcı yanımızın yan koltukta oturup hislerimizi dizginlemeye ve hedefe yönelik hareket etmesi için ikna etmeye çalıştığı şeklinde bir benzetme yapmamız daha doğru olur gibi görünüyor.
Şunu düşünmekte fayda var: bu iki yolcu aynı dili konuşmuyor. Akılcı olanın ikna nâmına söylediği hiçbir şey hisseden'in umrunda değil. İnsan en temelinde acıdan kaçıp hazzı arayan basit bir organizmadır. Toplumsal veya ahlaki olarak ne yapmamız gerektiğini düşündüğümüzden ziyade neyin bize iyi hissettirdiği daha belirleyici bir rol oynuyor davranışlarımızı şekillendirmede.
Daha da kişisel bir yorumlama yapayım. Bahsettiğin sınav için her gün o kadar saat çalışmak istediğini düşünmüyorum. Esasen ilgini çekmeyen bir sınav için muhtemelen hiç ilgini çekmeyen konuları öğrenmeye zorlamaya çalışıyorsun kendini, günde 5 saat. Zaten normal olan, beyninin bundan her fırsatta kaçmaya çalışmasıdır.
Yerinde olsam büyük ihtimalle bu sınava çalışarak tam olarak neyi amaçladığımı, kim olduğumu ve bu hayatta ne istediğimi, bu sınavın olmak istediğim kişi olmama gerçekten hizmet edip etmeyeceğini sorgulayıp varoluşumun temellerine kadar inerdim. Nihayetinde gerçekten sevdiğim, gerçekten umrumda olan ve bana gerçekten anlamlı gelen bir şey bulup yaşamımı ona göre şekillendirirdim.
Ama ne olursa olsun bu sınavdan yüksek puan alman gerektiğini ve hiç keyif almasan da disiplinli bir şekilde çalışman gerektiğini düşünüyorsan akılcı parçana hitap eden argümanlardan ziyade (çalışmam gerekiyor, bu daha doğru ve daha kazançlı olan davranış), hislerine hitap edenleri (hedefine ulaştığında hissedeceğin mutluluk, vb.) motivasyon için kullanmanı tavsiye ederim. Bunun dışında beyni amacına uygun olarak yönlendirmeni sağlayacak bilimsel yöntemleri kesinlikle kullan.
Uzun süre düzenli spor yapanlar genelde spor yapmayı sevenlerdir. Uzun süre ders çalışabilenler genelde ders çalışmaktan keyif alanlardır. En disiplinli kişiler, disipline en az ihtiyaç duyanlardır. Uzun vadede tavsiyem sana anlamlı gelen hedeflerin peşinden gitmen olur :)