Tabi ki vardır. Hatta çok büyük bir etkisi vardır diyebilirim. Uzun yıllar yaşayan insanların ortak özellikleri mutlu, kaygısız bir hayat geçirmeleri. Hatta 100 yaşını geçmiş ve eskiden ve hala sigara, alkol tüketen sağlıksal sorunsuz insanlar var. Beyinle vücudun sağlığı arasında çok kesin bir ilişki var ve birsürü örnek verebilirim. İlk olarak, eğer bir şeyleri çok kafaya takıyorsak, anksiyetemiz kaygımız korkularımız varsa stres hormonu daha çok salgılarız. Stres hormonu vücutta onarımı ve olası hastalıkların tedavisini geciktirir çünkü vücutta stres hormonu birikince kaç veya savaş durumu ortaya çıkar yani vücut bir onarım yapmak yerine kaynaklarını "beynimizin" kendi oluşturduğu tehditi yenmek için kullanır. Bu durum insanların zeki olmasından kaynaklanır. Zeki olmasaydık, beynimiz bu kadar çalışıp kendi kendine kendini ve vücudu sıkıntıya sokmazdı. Vücudu sıkıntıya sokması ise zekamızın vücudumuza ve anatomimize oranla görece çok daha geç evrimleşmiş olmasıdır. Düşünsene, beyninin salgıladığı hormonlara göre sen sürekli bir tehditten kaçıyorsun ve vücudunun bir tehditten kaçarken hastalıklara onarım yapması mı daha mantıklı yoksa o hayati tehliyeki atlatması mı? Hormonsal açıdan bakacak olursak depresyonla ilişkili hormon seviyelerinin de hastalıkların ortaya çıkmasında veya tedavisinin zorlaşmasında kesin bir rolü vardır. Mesela şeker hastalığının düşük testosteron seviyelerinde ortaya çıkması çok daha olasıdır ve düşük testosteron depresyonla ilişkilidir. Şeker hastalığı da tek başına kalmaz, birçok hastalığa davetiye cıkarır. Ya da tansiyonun stresli anlarda ortaya çıkması daha olasıdır ve kortizol düşmedikçe inmesi de zordur. Ayrıca tansiyon damar tıkanıklığı, kalp krizi ve daha çok hastalığa bir aracı olabilir aynı şeker hastalığı gibi. Kanser gibi bunlardan çok daha ciddi hastalıklarda bile mental sağlıkla tedavinin kolaylığı ilişkilidir. Mutlu ve kaygısız bir insan vücudun kendi salgıladığı ağrı kesiciler olan endorfinlerden daha çok salgılar. Nörotransmitterleri serotonin oksitosin gibi daha çok üretir ki bunların hepsi stres hormonunu baskılar. Bunlar, kanserin yarattığı olumsuz etkileri ve acıyı ve ağrıyı hastanın minimuma indirmesini sağlar ve stres seviyelerini azaltarak vücudun kanserle savaşmasını daha efektif kılar. En son olarak ise, mental sağlığı iyi olmayan kişilerin daha sağlıksız aktiviteler yapması daha olası olduğundan,sigara ve alkol gibi, yine hastalıklara yakalanma riskleri artar ve yakalanınca iyileşme şansları azalır. Yani moral ve motivasyon cidden önemlidir ve mental sağlık bozukluklarına fiziksel sorunlara nasıl önem veriliyorsa aynı oranda önem verilmelidir. Çünkü baskın halde olan hastalıkları mental sağlığı iyi olsa hiç açığa çıkmayacak hastalar, mental sağlıkları bozulduğunda bu hastalıklara yakalanabilir.