Bilimsel düşüncenin temeli felsefeye dayanır. Felsefi düşünce ortaya çıkmadan önce "Dünya ve aklınıza gelebilecek her şey tanrılar tarafından yaratılmış ve yönetilmektedir" fikri tek düşünceyi oluşturuyordu. O halde doğayı ve evreni anlamlandırmanın, işleyişini kavramanın gereği yoktu. Bilimsel düşünce tarzının ilk adımını atabilmek, kapalı kapıların ardına kadar açılmasını sağlamıştır.
Antik Yunan felsefi düşüncesi M.Ö 6. yüzyılda Miletli Thales ve Milet okulu filozofları tarafından geliştirilmiştir. İlk filozoflar var oluşun nedenlerini Tanrı'nın varlığını kabul ederek açıklamaya çalışırken, Milet okulu öğrencilerinden Anaksimandros (ilk bilim insanı olarak kabul edilir) ve Anaksimenes herhangi bir doğaüstü güce dayandırmaksızın, sadece gözlemlerine dayalı açıklamalarda bulunmuşlardır. Ve devamında gelen pek çok filozof bilimsel düşünce tarzının ilerlemesine katkıda bulunmuşlardır.
Antik Yunan ve devamı olan Roma İmparatorluğu döneminde semavi dinlerin ve özellikle Hristiyanlığın etkileri ile felsefi düşünce tarzı Batı Dünyasında terk edilirken, M.S. 8. yüzyıldan sonra İslam düşünür ve bilim adamları üzerinde ilk çağ filozoflarının etkilerini görüyoruz. Ünlü filozof Platon (Arapça ismi ile Eflatun) ve diğer filozof ve bilim adamlarının eserleri (bilhassa Aristo) Arapçaya çevrilmiş ve kaynak olarak kullanılmıştır.
M.S. 12. yüzyılda vahiy ilminin esas alınıp, akıl ilminin şeytanlaştırılması başta olmak üzere, Haçlı Seferleri ve Moğol İstilası etkileri ile bilimsel düşünce fikri terk edilmiştir. Yaklaşık 400 yıl sonra Avrupa'da başlayan rönesans ve reform hareketleri bilimsel düşüncenin tekrar önem kazanmasına dolayısı ile ilk çağ filozoflarını tekrar gündeme getirmiştir.
Sonuç olarak; bilim ancak düşünce dünyamızın değişimi sayesinde yapılabilecek bir değerdir. Bize bu kapıyı aralayan ilk çağ filozofları, en azından bana göre, bilime en büyük katkıyı sağlamıştır.[1]
Kaynaklar
- J. J. Mark. (2020). Antik Yunan Felsefesi. Dünya Tarihi Ansiklopedisi. | Arşiv Bağlantısı