Bence insan bilgi temeli üzerine kurulu felsefe yapmalı ve buna göre kendi felsefesini ve düşünce sistemini oluşturmalı. Aksi halde aşırı şüphecilik içinde düşünür ama bu aşırı şüpheciliği hayatına aynı oranda yansıtmayacağı da aşikar. Dolayısıyla teorideki aşırı şüpheciliği hayatına pratikte uygulayamayan birinin yaptığı ve kanaate ulaşamayan felsefesinin kendi hayatı açısından çok bir anlamı olduğunu da düşünmüyorum. Çünkü kendi feslefesine göre yaşamıyorsa, bakış açılarını bu felsefesine göre oluşturmayıp sadece düşünsel alanda bırakıyorsa böyle bir felsefenin sınav için feslefe çalışmaktan bence pek bir farkı yok. İnsan ya düşündüğü gibi yaşamalı yada yaşadığı gibi düşünmeli. Aksi halde kendi yaşadığı ve kabul ettiği gerçekliğinden kopuk yaptığı bir feslefenin hayatına hiç bir etkisi yoksa bu felsefenin o kişi için pek bir anlamı da yok demektir.
Bence bilgi temeli üzerine yapılan felsefe sonucu insan başka bilgilere de kendi zihninde isabetle ulaşabilir doğru tahminler yürütebilir. Böyle bir bilgi temelli felsefeyle ulaşılan sonuçlar bilimsel bulgularla da örtüşebilir, doğru bir mantık yürütmeyle de Örtüşme ihtimali de fazladır. Evreni, kurallarını, yaşamı hatta insanın yapısını kriter almayan bir feslefenin rotasını kaybetmiş bir gemi olduğunu söylesek abartı olmaz. İnsan istediği kadar aşırı bir şüphecilik denizinde boğulsun hayatını bu şüphelerle yaşamaz ve sonuç olarak kanaat geliştirdiği biçimde kanatleriyle yaşar.