İnsanların eşcinsellerin doğuştan böyle olduklarını yavaş olsa da kabul ettiklerini görüyoruz. Ama bu sefer de "fıtrat akışına bırakmak değildir" gibi şeyler söylüyor, eşcinselliğin normal olmadığını çocuklara öğretilmemesi vs. Şeyler söyleniyor. Bunun toplum kültürüne zararı olduğunu eşcinsellerin ilişki yaşamasını yada gizli yaşaması gerektiğini söylüyorlar.
Eşcinselliğin "illegal" olarak tanımlanması tamamen bir cahil cühela anlayışıdır. 21. yüzyılda olduğumuz şu günlerde bu tartışmalar çoktan geride bırakılmış olmalıydı.
Eşcinsellere evlilik hakkı tanınmalı. Hatta tüp bebek veya evlat edinme yöntemiyle çocuk sahibi olmalarının önü açılmalıdır. Eşcinsel bir bireyin heteroseksüel bir bireyden hiç bir farkı yoktur. Bu bir hastalık veya bozukluk değildir. Yalnızca farklılıktır. Tıpkı siyahlar, kızılderililer gibi.
Nasıl ki bugün tüm dünya ırkçılığa karşı mücadele veriyorsa homofobiye de aynen bir ırkçılık türü demekten çekinmiyorum ve aynı şekilde mücadele edilmesi gerektiğini savunuyorum.
"Siyahların evlenmesi yasak olsun" gibi bir saçmalıkla "eşcinsellerin evlenmesi yasak olsun" şeklindeki bir saçmalık arasında hiç bir fark görmüyorum.
Eğitim sistemiyle ilgili bir sorun yok. Önü açılırsa bu konuları en iyi ve en bilge biçimde çocuklara öğretebilecek gerek pedagog gerek psikolog gerek biyolog her türlü hocalar dünyanın her yerinde var.
Öncelikle bu doğuştan mı sonradan mı problemi değil bunu aşmamız gerekiyor.Bu tamamiyle insan hakları meselesi.Örnek vermek gerekirse ,bizim pedofoliyi yanlış ve uygulanamaz bulmamız bu kişilerin çok küçük yaştaki çocuk bireylere cinsel çekim hisetmeleridir.Bunun yanlış olması ise böyle bir durumda çocukların bu travmanın hayatlarında geniş çaplı problemler yaratacak olmasıdır ve bu travmalar bazen kişilik olarak bazen fiziksel durumlarla ortaya çıkmaktadır Örneğin bir kaç yıl önce böyle bir duruma maruz kalan bir kız çocuğu mahkeme sırasında kalp krizi geçirip hayatını kaybetmiştir.Eşcinsellik ise tamamiyle bireylerin 18 yaş üstünde olduğu sürece gerek duygusal gerek cinsel olarak yasaldır(Zaten öylede olması gerekir).Bu durumdan toplumun zarar görmesi sadece kültürel anlamda olabilir ki bu yine toplumun suçudur.Ayrıca size hitapen Eşcinsellik sonradan vaz edilen ahlak anlayışı değildir zaten toplumun zarar görmeside bu noktada başlar toplumun ve toplumların hatası tarihe dayanır bugün Tayland gibi ülkeler ve toplumlar bu durumda çok bir zarar görmemektedir(olması gereken de budur.)Toplumu veya Toplumları ilgilendiren çok bir şeyde yok aslında bu bir insan hakkıdır kişi kendi cinsel yönelimini kendi fantezilerini yaşama hakkına sahiptir(bir başkası zarar görmediği müddetçe)Bugün toplum bireylerden oluşur hiç bir Kanun veya yasa toplumun belli bir kısmına hitap edicek şekilde değilde Bireyleri ve İnsan haklarını baz alarak hazırlanmalıdır Ayrıca çok büyük bir yanlışta bulunmuşsunuz Biyolojide Toplumsal bazda ahlaka ve normlara göre hastalık konulmaz iyi araştırınız şizofreni hastalıktır çünkü böyle bir durumda olan insana zarar veriri ve evet normal değildir çünkü dediğim gibi bireye zarar verir.Bizim normal olmamızın birinci sebebi beynimizde bize zarar verebilecek böyle bir aktivite gerçekleşmez.Ayrıca bugün Eşcinsel insanlardan nefret etmek evet cahiliktir birincisi bu normal değildir çünkü sana hiçbir şekilde zararı olmayan bir insan nefret etmekten bahsediyoruz ikincisi ise bu insanların hemen hemen cinsel suçlar açısından çoğunluğu potansiyel suçludur kısacası Durdurulması gereken Aşk değil Homofobidir. Durdurulması gereken Toplumsal çoğunluğu baz alarak Azınlık durumunda olan insanlara şiddet uygulanmasıdır.Bugün bizim konuşmamız gereken şey bunlardır eşcinselliğin yasal olup olmaması değil eğer benim kendi görüşümü istersenizde ilişkilerde kullanılan yasal veya yasal değil ifadeleri tamamen toplumun ve devletin izniye cinsel eylemde bulunmak demektir ve tahmin edebileceğiniz gibi kimsenin böyle bir hakkı yoktur Teşekürler nefretten özgür bırakılmış hayatlar dileğiyle
Eleştiri: Siyah ırk ile eşcinseller bir tutulmuş. Yani eşcinsellik de siyah ırk kadar doğal ve normal kabul edilmiş. Fakat bunun izahını yapmaktan çekinilmiş. Bir tartışılmaz gerçek gibi sunulmuş. Ve buna karşı oluşu da nefret diye etiketlenmiş. Peki bu nefret doğrudan şahıslarla mı ilgili? yoksa şahısların bu olguları kimlik edinmesiyle mi ilgili? ya da şahısların bu kimlikleri meşrulaştırma çabasıyla mı ilgili?
yani buradaki nefret/kınama konusu esasen mehmet oluşundan dolayı mı? mehmetin alkol alıyor oluşuna mı? yoksa mehmetin alkolü normal görüp bunu da normalleştiriyor oluşuna mı?
Ayrıca Eşcinselliğin "illegal" olması cahil cühela bir anlayış değildir. Fakat bu anlayışı böyle retorikle açıklamaya çalışmak cahil cühelanın da ötesinde taassupça bir tutumun karşılığıdır. Bunun neden cahil cühela bir tutum olmadığını açıklayayım.
Cevap: Öncelikle biz birşeyi neye göre normal veya ahlaklı olarak tanımladığımızın izine çıkmamız gerekiyor. Bunu soru cevap şeklinde yapıp sizleri düşündürmeme izin verin lütfen.
Olgu genlerle ilgili midir? Eğer böyle düşünüyorsanız "eşcinsel gen" diye bir genin olmadığı, çevre faktörünün daha çok etkili olduğu yakın zamanda yapılmış bir çalışmayla size bildirmek isterim. 1
Peki olgu genlerle ilgili olsa bile salt biçimde genlerle açıklamaya çalışmak doğru bir yol mudur? Tabii ki hayır. Şiddeti tetikleyen bir takım genlerin olduğu ve katillerde de bunun etkili olduğu bilinen bir gerçektir. Aynı şekilde diğer "anormal, kötü" dediğimiz davranışlarında esasen beyinde, hormonlarda, genlerde yani bir şekilde insan vücudunda karşılığı olduğunu görürüz. Fakat açıktır ki biz iyi, normal gibi kavramları biyolojiyi referans alarak yapmadığımızdır. Hatta ben daha ileri giderek diyorum ki biyoloji bilimi bu "normal, hasta, hata" gibi kavramları toplumsal kabüllerimizden aldığıdır. Yani ne demek istiyorum? Mesela şizofreniye "hastalık" tanısı konulması. Bu tanı elbette "beyindeki kimyasalların bozulması" diye açıklanacaktır. Fakat buradaki kritik nokta "bozulma, anormal, hata" gibi kavramları bizleri referans almasından kaynaklanmaktadır. Halbuki bir canlının amacı kendini iflas ettirmekte olabilir. Dediğim gibi bu toplumsal kabullerimizin bilime yansıyışıdır. Ayrıca bilim hiçbir zaman yargı cümlesi kurup insanların günlük hayattaki davranışlarını biçimlendirmez. Ama ahlak böyle değildir. Ahlak bir yargı ifadesidir ve günlük hayattaki davranış biçimlerimize karşılık gelir. Takibe çıktığımız izlerden görüyoruz ki iyinin-kötünün, normalin bilimde bir karşılığı yoktur.
Peki ahlakın karşılığı nerededir? Öncelikle ahlakın ne olduğunu belirlememiz gerekir. Ahlak en tümel haliyle "bunu böyle yapmalısın." ifadesidir. "Peki bunu neden böyle yapmalıyım?" sorusuna vereceğimiz mutlak yegane kaynak ilke, nedir? Buna bir takım açıklamalar getirebilirsiniz fakat mutlaklaştıramazsınız. Evrensel bir ilke yoktur. Çünkü kavramlar, ilkeler; kültür veya otorite (şahıs, kurum, din) merkezlidir. Mutlak kavramlar yoktur. Özgürlüğün tanımı dinlerde ve seküler hayatta bir değildir. Adalet teokratik bir yönetimde veya laik bir yönetimde aynı anlamlara gelmez. Komünizmdeki adalet ile diğer sistemlerin adalet anlayışı aynı değildir. Dolayısıyla buradaki ahlaki mevzular senin neyi içselleştirdiğinle alakalıdır. 2
Sonuç: Eşcinsellik gibi sonradan vaz olan ahlaki düzenlemeler, yerleşik düzen/ahlak, kamusal ahlak için bir tehdittir. Bu çok ciddi bir meseledir. Dolayısıyla bunu benimseyen insanların isyanı gayet yerindedir. Düşünün ki bir topluluk kamuda çıplaklığın meşruiyetini istiyor. Fakat sizin anlam-değer dünyanızı, yapıp etmelerinizi, çıplaklığın tabu oluşu ve bununla ilişkili diğer normatif ilkeler şekillendirmiş. Ve birileri kalkmış baştan aşağı bunu yıkmak istiyor. Elbette isyan ederdiniz.