En iyi sınayıcı yaşamdır (pratikteki karşılıktır) !
Özgünlük iki farklı şekilde tanımlanmaktadır. İlki kendine özgü nitelik yani kopya olmama ikincisi ilksel oluş yani daha öncesinin olmaması.
Her iki açıdan da hiçbir düşüncenin yüzde yüz özgün olamayacağı sonucuna rahatlıkla ulaşabiliriz.
Nitekim Kültür dediğimiz şey bir birikimin ürünüdür ve bu nedenle bu kategoriye giren bütün üretimler dört temel başlık altında insanlığın ortak mirası olarak adlandırılır. Bunlar “Düşünce, edebiyat, bilim ve sanat” mirasıdır. Anlamı da şudur: Hiç kimsenin tekelinde olmayan, herkesin kullanımına açık, insanlık tarihi boyunca her coğrafyanın azar azar katkıları ile bugüne gelen birikim…
Dolayısıyla bu kapsama giren hiçbir şey tamamen özgün olamaz, düşünce dahil.
Ancak burada bir şeyin bize ait olup olmadığından öte o şeye bizim yaptığımız katkının o şeyi bir adım ileriye taşıyıp taşımadığı, yani var olan binaya bir kat ekleyip eklemediğimiz ile ilgilidir. Kat eklediğimizde o alanda " devrim”, "Sıçrama" adıyla tarihin bir kesitine damgamızı vurmuş oluruz.
Ancak kat eklememiz de zorunlu değildir. Henüz tamamlanmamış bir kata bir tuğla, tuğlaları birleştiren harç yahut harcın içindeki bir çakıl bile önemlidir ve böyle olup olmadığı katkımızın pratik yaşamdaki karşılığı ile ölçülür.
Bu karşılık kısa vadede olabileceği gibi zamanın ilerisinde olan ve mevcut zamanda anlaşılamayan üretimlere, yaratımlara özgü on yıllar sonrasına da tekabül edebilir.
Her üretim biraz taklittir. Ancak o üretimi özgün kılan şey taklit edilenin aslını en az bir adım ileriye taşıyıp taşımadığıdır. Bunu ölçmek de zor değildir.
Yapılan üretim, yaratım hangi derde derman, hangi soruna çözüm, hangi soruya cevaptır. Öncekini de kapsamak koşulu ile öncekinden farkı, öncekine katkısı ne. Temelinde nicel ve nitel hangi emek süreci var. Buna vesile olan hangi ihtiyaç.
Bunlarda bir sıkıntı yoksa aynı veya farklı zaman diliminde aynı veya farklı coğrafyalarda aynı veya çok benzer üretimlerin yapılmış olması üretimimize halel getirmez. Sadece önce olan veya önce paylaşılan üretim alkışın büyüğünü , sonucunda da vesile olduğu meyvenin çoğunu alır.
Fakat bu bizi yıldırmamalı. Neticede ürettiğimizin nicel ve nitel boyutu önemli olmaksızın, var olan her üretim, üreten herkesin az-çok katkısının birikimidir velev ki bir çakıl taşı kadar olsa ve değerlidir. Üretimin gerçekten bize ait olup olmadığının en temel ölçüsü ve denetçisi vicdanımızdır. Kolay kolay yanılmaz.