Antik Yunan ve erken Roma Cumhuriyeti döneminde bir vatandaşlık görevi olarak zorunlu askerlik mevcuttu.
Yeni Asurlularda(şu sık sık işkence kabartmaları yapan devlet) yetişkin erkek 1 yılını muharip asker 1 yılını geri hizmet 1 yılını da sivil geçirdiği bir döngüde yaşardı.
Mete(Modu Şanyü) sonrası Türk-Moğol göçebeleri askeri amaçlara göre ondalık sistemle düzenlenmiş yapay kabileler halinde yaşarlardı ve ergenlik cağından itibaren her erkek aynı zamanda askerdi. Genellikle her çadırdan bir erkek akınlara katılırdı. Bunun en abartılı boyutu Cengiz Han dönemi Moğollarıydı ve eğer Moğolların Gizli Tarihi'nde geçen bilgileri doğrudan kabul edeceksek Moğol olarak anılan nüfusun(Cengiz Han'ın ondalık sisteme göre düzenlediği Moğolistan'daki gocebeler)%40 cıvarı(neredeyse 13-60 yaş arası tüm erkekler) Jin Hanedanı ve Harezmşahlara yapılan seferlere katılmıştır. Aynı zamanda vassallarının da Moğol orduları için silah, yiyecek vs üretip erkek nüfusunun %10 ile savaşa katılmaları gerekirdi(ki bunlar daha çok ok yemi olarak kullanılıyordu).
Aynı şekilde Çin'de de siviller milis kuvvetler olarak savaş zamanı orduya alınıyordu. Bunlar bir haneden bir kişi veya bellir bir hane sayısından bir kişi olacak şekilde alınırdı.
Osmanlı bir süre kırsalda yaşayan, zanaatkar veya rahip çoçuğu olmayan, birden fazla oğlu olan kırk Rum hanesinden bir çocuk(genellikle ergen) zorunlu olarak devşirmeye tabi tutulurdu. Gönüllü olarak da Müslümanlardan düzensiz kuvvetler toplanıyordu.
Machiavelli tarihe ve doğudaki imparatorluklara bakarak bu öneride bulundu. Floransa'nın hazırladığı milis kuvvetleri pek bir işe yaramadı. Malum Orta Çağ için profesyonel askerler acemilere göre çok üstün kalıyordu. Savaş ekipmanları pahalı, lojistik imkanlar sınırlı, devletler zayıftı. Ayrıca hemen hepsi kas gücüne dayanan silahlar, uzun süre talim olmadan verimli bir şekilde kullanılamıyordu. At sürmek, ok, teber, mızrak kullanmak, uzun süre talim gerektiriyordu. Moral kaynakları sıradan insanlar için kısıtlıydı. Bu kendi ekipmanını, eğitimini bir şekilde sağlayabilen; kendi savaş koduna sahip biraz kabadayı tiplerin savaş alanını domine etmesine sebep oldu. Askerler bazen atadan deden savaşçı aristokrasiden (şovalyeler, sipahiler, alpler, samuraylar), bazen köle veya paralı asker olarak temin edilmiş yabancılardan (İsviçreli Mizrakçiĺar, yeniçeriler, memlükler, Varegler) ya da savaşçı kabilelerden temin ediliyordu.
18.yy tüfekleri ucuz ve seri üretime uygun hale getirdi. Devletlerin vergi ve birçlanabilme kaynakları arttı. Artık 2 haftalık talimle siradan insanlar işe yarar askerler olabildiler. Özellikle Fransız ihtilalinin etkisiyle ortaya çıkan milliyetçilik akımı sıradan insanlar için yağma, nam, savaşçı yetiştirilme, maaş, din, kabile aidiyeti gibi moral kaynakları yerine geçen daha ucuz ve güçlü moral kaynakları sundu. Bunlar eşitlik, milliyet, vatan ve demokrasiydi. Vatan-millet anlayışı kan bağı, inanç ötesi kimlik, ve haklara sahip bir toplumu teoride herkesin aristokrat veyahut kabile üyesi olduğu korkunç büyüklükte bir asabiyyeye çeviriyordu. Böyle zorunlu askerlik uygun zemini bulmuş oldu. Vatandaşlık gorevleri bir millete mensup herkesin sorumluluğu ve zorunluluğuydu. Savaşları kazanmak herkesin kazanması anlamına geliyordu. Savaşa katılmamak ise tüm miletin fertlerine ihanet etmekti.