Flor çürük oluşumunu ve ilerleyişini önlemek adına kullanılan ve uygun miktarlarda kullanıldığında güvenilir olan bir elementtir. Neredeyse tüm ağız bakım ürünlerinde kolaylıkla rastlayabiliriz.
Ağız florasında bulunan çeşitli bakterilerin artık yemeklerle beslenimi sonucunda oluşturduğu asitler dişlerimizde mineral kayıplarına yol açar. Böylece dişlerimizde başlayan demineralizasyon diş çürüklerine sebep olur. Florür ise bu demineralizasyon sürecine karşı dişlerde kalsiyum-florür oluşturarak direnç sağlar remineralizasyon dengesi sağlar.
Flor lokal bir etki prensibine sahiptir. Bu yüzden sadece diş fırçalandığında yeterli etki görülmez. Asıl etki uygulama sonrası görülür. Diş yüzeyinde ve tükürükte etkisini bir süre daha devam ettirmelidir ki biyofilm artışı ya da etkinliği mümkünsüz olsun. [1] Diş fırçalanırken diş fırçası direkt sudan geçirilmemeli ve fırçalandıktan sonra ağız su ile çalkalanmamalıdır, sadece fazlası tükürülmelidir.
Sağlıklı insanlarda vücuda günlük olarak alınan florürün yaklaşık olarak %50'si vücuttan idrar yoluyla atılır.Yüksek seviyelerde absorbe edilen flor çocuklarda %80-90, yetişkinlerde ise %60 oranında vücutta tutulum göstermektedir.
Kısa sürede ve toksik kabul edilen 5 mg/kg flor alımı akut flor zehirlenmesine, uzun dönemde sürekli olarak olması gereken dozdan fazla kullanımında da kronik flor zehirlenmesi görülür. Akut flor zehirlenmesi oldukça nadir görülürken kalp arresti, ventriküler fibrilasyon ya da solunum felcine yol açarak, genellikle ölüme neden olmaktadır.[3][1][1][3]
Kronik flor toksisitesi sonucunda dental florozis gibi dental hastalıklar haricinde ileri vakalarda vücutta birikimi sebebi ile iskeletsel florozis görülebilir. Flor kemikte birikir ve böylece kalsiyum alımı azalır, deforme olan kemikler sebebiyle büyümede gerilik oluşabilir.
Hayvan deneylerinde yüksek miktarlarda alımı sonrasında karaciğer, böbrek, beyin ve beyincik gibi yumuşak dokularda da birikim zararlı etkiler oluşturabilmektedir. Florun yüksek dozlarda kullanımı sonrasında merkezi sinir sisteminde nörodejeneratif (basitçe nöron hasarı veya işlevsizliği) değişiklikler gösterilmiştir.[2]
Kronik flor toksisitesi deney hayvanlarında nöronal ve serebrovasküler bütünlüğü bozmakta, anormal davranışlar açığa çıkarmakta ve beyinde metabolik lezyonlar meydana getirmektedir. Yüksek dozda uzun süre flor alımını içeren hayvan çalışmaları sonuçlarına dayandırılarak insanlarda da uzuvlarda paraliz, vertigo, eklemlerde spastisite ve mental keskinlikte bozulma gibi nörolojik komplikasyonların olabileceği yönünde değerlendirmeler yapılmıştır. Hayvanlardan elde edilen histolojik bulgularda; beyin yarım küresinde, beyincik ve medulla oblongata bölgesinde DNA, RNA ve proteinde alınan flor dozuna bağlı belirgin azalma bulunmuştur. Yetişkin ratların (keme, kemiricilerden) beyin hücrelerinde DNA hasarı kaydedilmiştir. Flor lipit peroksidasyona da yol açar. Bu nedenle beyin hücresel membranında nörotoksik etki görünür. (Hücre membranında lipit yapılar mevcuttur ve bunlar bozunmuş olur.)
Florun zararlı etkileri yaşamın erken dönemlerinde daha etkilidir. Gelişim döneminde nörodejeneratif değişimlere sebep olur ve bu da büyüme, gelişme, öğrenme ve hafıza gibi olguları etkiler.
Bütün bunların yanında diş çürüğünden korunmada uygun konsantrasyonlarda ve doğru teknikle uygulandığı sürece son derece güvenilirdir.
Umarım yardımcı olabilmişimdir. Bilimle kalın!
Kaynaklar
- S. Uysal, et al. (2018). Review: Agents Used In Remineralisation Of Early Enamel Lesions. dergi.dentistry.ankara.edu.tr. | Arşiv Bağlantısı
- E. EDEN, et al. (2017). Florun İnsan Sağlığına Olumsuz Etkisi Var Mı?. TrDizin, sf: 13-20. | Arşiv Bağlantısı
- Ç.Elbek, et al. İnsanda Flor Toksi̇koloji̇si̇. (1 Ocak 2001). Alındığı Tarih: 8 Eylül 2022. Alındığı Yer: dergi.dentistry.ankara.edu.tr | Arşiv Bağlantısı