Bir yaratıcı var mı yok mu sorusu bilimin cevap aradığı bir soru değildir ve bu konu bilimin alanı dışında bir konudur. Bilim bu sorunun cevabını inceleme konusu yapmaz. Dolayısıyla;
Kim ki bilim bir yaratıcının olmadığını ispatladı derse,
Kim ki bilim bir yaratıcının olduğunu ispatladı derse,
Bilimin alanından çıkıp felsefenin alanına adımını atmıştır. Eğer kendi felsefî çıkarımlarını bilime eşitliyorsa bu kişi bilimle felsefenin sınırını çizemeyecek kadar bu konuda bilgisiz demektir.
Şunu da özellikle felsefi anlamda bilmek gerek. eğer bir yaratıcı varsa deney ve gözlemin konusu olamaz. Çünkü tüm evreni var edebilecek varlığın evren ve madde üstü bir durumda olması kaçınılmazdır. Aksi halde evreni ve maddeyi zaten yaratamaz. Kendisi evren ve maddeye tabi olan bir yaratıcı evrene tabi olur doğal olarak. Deney ve gözleme konu olan şey evren ve maddedir. Evren ve maddeye tabi olmayan bir varlığın deney gözleme konu olmasını beklemek de bu nedenle o kişinin yaratıcı düşüncesinin madde/yaratıcı ekseninde olduğunu göstermesi nedeniyle de böyle bir yaratıcı düşüncesinin feslefi anlamda sorunlu olduğunu da tespit etmek gerek. Çünkü madde ve evrene tabi olan şeyin kendisi de evren ve madde sınırlarına tabi olarak evreni ve maddeyi yoktan var edemez. Böyle bir yaratıcı evrene tabi olmak zorundadır. Evrene tabi ve evren icinde var olan bir varlık ise zaten mantıken evreni yaratamaz. Dolayısıyla bir yaratıcı varsa evrene aşkın olmak zorundadır mantıken ve felsefi olarak. Ayrıca aynı gerekçelerle maddesel bir şekli veya biçimi de olmamalıdır. Buradan anlıyoruz ki kişiler kendi zihinlerinde ki yaratıcı tasvir ve beklentilerine göre oluşturdukları 'yaratıcı düşüncesini' çoğu zaman red ederler. Çünkü bir yaratıcının varlığına kanıt yok demek kimisi için deney ve gözlem beklentisi taşır. Yani bilimin konusu olmayan bir konuda bilimden kanıt bekleyen bir cümledir bu. Bilimsel kanıt deney ve gözleme dayalı olur. Bilimin cevap aramadığı bir soruda zaten bilim kanıt da aranmaz. Bu nedenle böyle bir bilimsel kanıt beklentisine girilmesi bu açıdan yine bilim ve felsefe sınırının doğru şekilde cizilemediğini göstermektedir o kişinin zihninde. Buradan anlıyoruz ki bu cümleyi kuranlar bu sebepten esasen yanlış bir cümle kurmuş oluyorlar. Çünkü cümlenin biçimi o kişinin zihninde esasında 'yaratıcının olduğuna dair bilimsel kanıt yok' şeklindedir. Dediğim gibi bilimin cevap aramadığı bir konuda bilimden kanıt bekleme hatasıdır bu.
Beklenilen kanıt bilimsel değilse o zaman feslefi anlamda kanıt yok demek de sadece o kişinin felsefesine göre yaptığı felsefi bir değerlendirmeyi ifade etmektedir. Felsefe deney ve gözlemi tek başına kriter almaz. Felsefe düşünce ve us yürütmeye dayalı olarak bir çok farklı şeyi kriter alarak kendi alanında delil çıkarımı yapabilir. Mesela karda yer alan ayak izinden yola çıkıp bir insanın oradan geçtiğine dair çıkarım nihayetinde bir us yürütmedir. Bu us yürütmeyi yapabilmek için bir çok ön zihni bilgi gerekir. Örneğin insan diye bir varlık olduğunu bilmek onu tanımak, o varlığın ayakkabı diye altı desenli bir şey giydiğini bilmek, o şeyin yürüdüğünü veya nasıl yürüdüğünü bilmek vs vs gibi. Bu ön bilgiler sayesinde kardaki bir ayak izi bize oradan bir insanın geçtiğini görmemiş olsak da us (akıl) yürütme ile geçtiği konusunda kesin bir kanaate varmamıza neden olacaktır. Bunun gibi felsefe de kendi alanında çeşitli us yürütme şekilleriyle bir yaratıcı var mı yok mu konusunda sorgulamalar yaparak sonuçlara vararak, örnekteki gibi ön bilgileri kullanarak feslefi kanıt çıkarımı yapabilir. Tabi her insanın kendi felsefi çıkarımlarını yaparken kriter aldığı şey veya düşünceye göre kendi felsefi çıkarımları şekillenir. Örneğin yukarıda bahsettiğim gibi madde/Yaratıcı beklentisinde olan kişi kendi felsefesi açısından 'yaratıcıyı görmüyorum o halde yoktur' felsefi yargısına varacaktır.
Dolayısıyla sorduğunuz soru açısından dinler ve yaratıcı var mı yok mu konusu bilimin konusu değildir. Bilim bunları sosyolojik açıdan veya insan psikolojisi açısından ele alabilir. Ancak doğrudan bu konuları inceleme konusu yapmaz. Aksini düşünen kişi kendi kafasındaki felsefi çıkarımlarını bilim yerine koyuyordur ve kafasında felsefe ve bilimin sınırını çizemiyor demektir. Yukarıda açıkladığım gibi bu inanan ve inanmayan herkes için geçerlidir.