Dini literatür açısından tasarımcı ve evreni ayrımak gerekiyor öncelikle. Tasarımcı, evrene ait boyuttan ve kurallardan bağımsız, kendisi dışındaki herşeyi varlık düzeyine çıkaran erk tir. Tasarımcı kavramının temel özelliği, sonradan yarattıklarının özellikleriyle donanmamış olması. O özellikleri de tasarlayan tasarımcı çünkü. Bunu basitleştirmek için şöyle düşünebiliriz, bizim bulunduğumuz sınırlı boyutlar üstünde bir varlık olsun. Bu varlığın içinde bulunduğu ŞEYler, bizim için YOK tur. Çünkü bu boyutta varlık sergilememektedir. Eğer üst boyuttaki varlık herhangi bir şeyi bu boyuta sokarsa, biz o şeyi, bu boyuta girmiş haliyle VAR olduğunu görürüz. Yani bunu yaratmanın basit bir modeli olarak ifade ediyorum. Henüz bu seviyede varlık düzeylerini anlamış olmamız lazım ki, tasarımcı - evren sistemini zihnimizde kurgulayabilelim. İşte tasarımcı, üst boyutta da olmayıp bütün o boyutları dizayn eden oluyor. Onun şahsi özellikleri zaten bilinemez. Biz, kendimize ait özellikleri referans alarak onun özelliklerini tanımlamaya çalışıyoruz. Bu yüzden tasarımcıya ait özellikler, evrene atfedilemez. Evren yapısal olarak bozulmaya giden, sonlu, yok olmaya değişmeye mahkum bir dizayn edilmiş iken, tasarımcı zati olarak bilinemeyen, herşeyin dizayn edicisi, hatta bizim algımız dışında olası bütün varlık düzeylerinin de tasarımcısı konumunda bulunmaktadır.
Kendi varlık yorumumuzu en detaylı haliyle bilmek zorunda olmamızın yanında, farklı varlık yorumlarını da iyi seviyede ---anlamak--- zorundayız. Bu bireysel bir görev. Farklı varlık yorumlarının nedensel arka planları, bize çok saçma gelen ritüelleri gibi konuların asıllarını öğrenmek, onlar hakkında yeterli anlayışa ulaşmamız gerekiyor ki, kendi yorumlarımızı daha farklı noktalarda denetleyip analiz edebilelim.