Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Yeni Soru Sor
Paylaşım Yap
Sorulara Dön
Mak Mek
Mak Mek
52K UP
Üye 1 hafta önce 2 Cevap
11

Devlet diye tanımladığımız sistem günümüzde modası geçmiş bir şey değil mi?

Yani her insan eşittir (sözde) ve hepimiz ortak atadan geldik ırk diye tanımladığımız şeyler milliyetcilik gib şeyler veya haçlı seferleri veya cihatlar gibi şeyler artık eskisi kadar etkili değil günümüzde bu devlet dediğimiz sistemin değiştirilmesi gerekmez mi veya tek bir devlet gibi bir şey yapılamaz mı yapılsa neler olur görüşleriniz nedir
668 görüntülenme
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
2 Cevap
Mustafa İğraç
Türkiye'de hayatta kalmaya çalışıyorum... 4 gün önce

Bugün yeryüzündeki neredeyse herkes bir devlete bağlı yaşıyor. Bu o kadar doğal geliyor ki bizlere sanki her zaman böyleymiş gibi düşünüyorüz. Ama aslında durum pek de öyle değil. İnsanlık tarihinin çok büyük bir bölümünde "devlet" diye bir yapı yoktu. Küçük kabileler halinde yaşayan atalarımız birbirleriyle daha eşit ilişkiler kuruyor her şeyi doğrudan paylaşıyorlardı.

Peki ne oldu da hayatımıza devlet girdi?Cevap Tarım Devrimi'nde. Toprağı işlemeye kalıcı yerleşimler kurmaya ve artık ürün elde etmeye başladığımızda her şey değişti. Bu fazla ürünü korumak aramızda "adil" bir şekilde bölüştürmek ve ortaya çıkabilecek sorunlara bir düzen getirmek için bir otoriteye ihtiyaç duyduk. Zamanla bu otorite bildiğimiz devlet şeklini aldı sınırları olan kurallar koyan vergi toplayan ve gerektiğinde gücü kullanmaktan çekinmeyen bir yapı. Ama önemli bir noktayı unutmayalım Devlet bir ihtiyaçtan doğmuş olsa da onun "doğal" ya da "kaçınılmaz" bir son olduğunu söylemek doğru olmaz. Nasıl bir devlet olacağı kimlerin nasıl yöneteceği her zaman büyük tartışmalara ve değişimlere sahne oldu.

Peki Madem Hepimiz Eşitiz Devlet Niye Bizi Ayırıyor? Bugün sık sık "tüm insanlar eşittir" diyiyoruz. Bilim hepimizin ortak bir atadan geldiğini ırk, din, milliyet gibi ayrımların biyolojik bir temeli olmadığını gösteriyor. Ama tuhaf değil mi devletler hâlâ bu ayrımlar üzerine kurulu? Bayraklar, marşlar, pasaportlar, sınırlar... Bunlar hâlâ bizi "biz" ve "onlar" diye ayırmak için kullanılan güçlü araçlar. Burada büyük bir çelişki yatıyor bir yandan eşitlikten bahsediyor insanlığın ortak bir bütün olduğunu vurguluyoruz. Diğer yandan bizi yöneten sistemler bizi milliyet, ırk, dil gibi yapay farklar üzerinden ayrı düşürüyor. Haçlı seferleri ya da cihatlar gibi açıktan savaşlar belki artık nadir görülüyor ama politikalarımız hâlâ bu farklılıklar üzerinden şekilleniyor.

Tüm Reklamları Kapat

Bu durumda şu soruyu sormak oldukça anlamlı Bu sistemi sürdürmek ne kadar mantıklı? Daha iyi daha kucaklayıcı bir yol mümkün değil mi? Ya Tek Bir Dünya Devleti Kursak? Bu fikir yani tüm dünyayı tek bir devletin yönetmesi düşüncesi yüzyıllardır insanların kafasında.

Ütopya Gibi Görünen Faydaları: Artık devletler arası çıkar çatışmaları olmazdı. Tüm insanlar aynı çatı altında toplanır sorunlar diplomasiyle çözülürdü. Askeri harcamalar insanlığın gelişimi için kullanılabilecek devasa kaynaklara dönüşürdü. Daha adil bir dünya olabilirdi zenginle yoksul arasındaki uçurum azalabilirdi. Kaynaklar küresel bir bakış açısıyla daha eşit ve adil dağıtılabilirdi. Ortak sorunlara ortak çözüm olurdu. İklim değişikliği, salgın hastalıklar, küresel ekonomik krizler gibi tüm insanlığı ilgilendiren sorunlara tek güçlü bir otoriteyle çok daha hızlı ve etkili çözümler üretmek mümkün olurdu. Temel hak ve özgürlükler coğrafyadan bağımsız evrensel bir anayasa ile herkes için güçlü bir şekilde güvence altına alınırdı.

Ama Distopik Tehlikeleri de Var: Tiranlık Riski: Böylesine büyük bir merkezi güç eğer yanlış ellere geçerse tüm dünyayı karanlık bir baskı altına alabilir. George Orwell'ın "1984" romanındaki gibi bireysel özgürlüklerin tamamen yok olduğu her şeyin kontrol edildiği bir dünya bir kâbusa dönüşebilir. Eğer her yere aynı kurallar aynı yaşam tarzı dayatılırsa diller gelenekler ve farklı kültürler zamanla yok olabilir. Bu insanlığın zenginliğini oluşturan çeşitliliğin acı bir kaybı olurdu. Sekiz milyar insanın ortak karar alması imkansıza yakın. Böyle bir sistem halktan kopuk teknokratik bir seçkinler grubunun yönettiği halkın söz hakkının neredeyse olmadığı bir yapıya dönüşebilir. Tüm dünyayı yönetecek bir bürokrasi kaçınılmaz olarak hantallaşır yavaşlar ve halkın taleplerine duyarsızlaşır.

Peki Ne Yapmalı? Geleceğin Yönetim Modeli "Katmanlı Yönetişim"

Tüm Reklamları Kapat

Gerçekçi bir çözüm tek bir dünya devleti kurmak değil ama daha esnek işbirliğine dayalı ve çok katmanlı bir sistem inşa etmek olabilir. Buna "çok katmanlı yönetişim" diyoruz. Bu sistemde her mesele en uygun düzeyde ele alınır ve çözülür.

Yerel Düzey (Şehir/Köy): Günlük hayatımızı etkileyen kararlar burada alınır. Parklar, çöp toplama, yerel okullar gibi konularda insanlar kendi çevreleriyle ilgili söz sahibi olur.

Ulusal Düzey (Devletler): Genel güvenlik, adalet sistemi, temel yasalar ve ekonominin ana hatları burada belirlenir. Bu vatandaşa en yakın ve en somut demokratik katılım alanıdır.

Bölgesel Düzey (Örneğin Avrupa Birliği gibi birlikler): Ortak ticaret, göç politikaları, enerji güvenliği gibi birden fazla ülkeyi ilgilendiren meseleler burada ele alınır. Devletler tek başlarına yetersiz kaldıkları konularda güçlerini birleştirirler.

Küresel Düzey (Birleşmiş Milletler, Dünya Sağlık Örgütü gibi kurumlar): İklim krizi, pandemiler, uluslararası terörizm, savaşların önlenmesi gibi tüm insanlığı ilgilendiren konularda kararlar alınır ve işbirliği yapılır. Bu düzeyde ulus-devletlerin ötesinde bir sorumluluk duygusu öne çıkar.

Bu model ne yerel halkın tamamen etkisiz kalmasını sağlar ne de küresel sorunların çözümsüz kalmasına izin verir. Her meselenin kendine uygun bir çözüm katmanı vardır.

Devletin "modası geçmiş" değil ama eski haliyle artık işe yaramıyor. 1648'de kurulan o katı ulus-devlet modeli bugünün küreselleşen birbirine bağlı dünyasında yetersiz kalıyor. Sınırlar, kimlikler ve egemenlik gibi kavramlar yeniden tanımlanmak zorunda. Evet belki bir gün dünyada savaşların olmadığı herkesin eşit haklara sahip olduğu ve ortak sorunlara birlikte çözüm arayan bir sistem kurulabilir. Ama bu tek bir dünya devletiyle değil birlikte çalışan birbirini denetleyen çok katmanlı ve esnek bir yapıyla mümkün olur. Unutmayalım ki devlet dediğimiz şey bizim kurduğumuz bir araç. Onu dönüştürmek daha adil, daha eşitlikçi ve daha barışçıl bir geleceğe hazırlamak da yine bize bağlı. Geleceğimiz, bizim dönüşümümüzün ne kadar başarılı olacağına göre şekillenecektir.

Bu cevap, soru sahibi tarafından en iyi cevap seçilmiştir. Ancak bu, cevabın doğru olduğunu garanti etmez.
7
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Esat Kudret
Akıl yürütmeyi öğrenmeye çalışan bir öğretmenim. 1 hafta önce

Objektif-Subjektif ve Doğanın Diyalektiği

Devleti ilk tanımlayanlardan biri Platon’dur. Ve tanımı o ilk tanımlamadan bu yana hiç değişmemiştir: Egemenin zor kullanma aygıtıdır.

Bu tanım bugün de aynı şekilde fakat daha nazik bir ifade ile geçerlidir: Devlet elindeki gücü (zor kullanma aygıtını-silahı ve silahlı gücü) tek taraflı olarak kullanma yasallığına sahip tek yapıdır.

Tüm Reklamları Kapat

Hazır bu zor kullanma aygıtının sahipleri de, devlet var olduğu günden bu yana sırasıyla köle sahibi efendiler, toprak ağaları ve bugün itibarı ile kapitalistler (burjuvazi) olunca, devletin ne olup olmadığı, kim için var olduğu ve temel işlevi netleşir.

Bunun bir tek istisnası öngörülür. O da sosyalist devlet ve egemenin elinde ve geriye kalanlara yönelik zor kullanma süreci açısından pratikte ve uygulamada zerre kadar fark yoktur. Tek fark özündedir ve ilkel komünal ortaklaşmacı yaşamdan sınıflı toplumlara geçtiğimiz köleci toplumdan bu yana ezilen emekçi sınıf ile ezen sömürücü sınıfın yer değiştirmesinden ibarettir.

Bu nedenle de öncesinde proletarya diktatörlüğü adını alır. Yani demokrasi vaadi yoktur. Asırlar boyu ezeni tarih sahnesinden silene, emek sömürüsünü ve vesilesi ile buna dayanan sınıfları ortadan kaldırana kadar sürecek olan bir diktatörlük.

Adının ve uygulama yöntemlerinin diktatörlük olması bizi yanıltmasın. En katı ve hoşgörüsüz proletarya diktatörlüğü bile, bugün en modern burjuva demokrasisinden bin kat daha demokratiktir çünkü asalaklığın değil emeğin diktatörlüğüdür.

Tüm Reklamları Kapat

Ancak buna rağmen sosyalistler de devletin sürekliliğini ön görmez ve devlet var olduğu müddetçe, yani özü ne denli farklı olursa olsun yöneten ve yönetilen var olduğu sürece türümüzün asla huzura eremeyeceği ve asla özgür olamayacağı konusunda nettir. Bu nedenle de sosyalist devlet sürecini mutlak ve baki bir süreçten öte, devletin sönümleneceği bir sürecin inşası ile sınırlar. Bu inşanın adı, sınıfsız ve sömürüsüz, yönetensiz ve yönetilensiz, yeni insanın inşa süreci olan komünizmdir. Zira adını da aynı niteliklere sahip olan o ilk toplumsal yapımızdan alır. İlkel komünal toplumdan…

Bugün açlığın, yokluğun, yoksulluğun ve zulmün, dünya genelinde bu denli yaygın, varsıl ile yoksul arasındaki uçurumun bu denli derin olduğu bu dünyada bu sürecin objektif koşulları (maddi nesnel koşulları) her ne kadar fazlasıyla hazır olsa da ; kapitalizmin bugün gerek kendi evrimsel süreci itibarı ile kendisini yenileyebildiğine dair hala hayal satabiliyor olması gerekse biz emekçi milyonların örgütsüz ve dağınık , özlerine yabancılaşmış oluşları sübjektif olarak (öznel koşullara bağlı olarak) devletlerin ve bir ihtiyaç olarak varlıklarını sürdürebilme ya da soruya uygun bir ifade ile modalarının henüz geçmemiş olma nedenidir.

Irk, ırkçılık, cihat meseleleri devlet söz konusu olduğunda özne değildir, sadece yeri ve zamanı geldiğinde devlet erkini elinde tutan burjuvazinin emeği parçalayıp bölmek için kullandığı birer aparattan, nesneden ibarettir. Gerek evrimsel biyoloji gerekse etik ve insanlık tarihinin seyri nezdinde hiç birinin bilimsel ne bir dayanağı ne de geçerliliği vardır.

Tek devlet meselesine gelince: Zaten şu anda adı konmamış bir tek devlet var, bütün dünyayı gerek doğrudan ve elindeki zor gücü ile ve emperyalizm adıyla gerekse yerellerde işbirlikçileri eli ile ve burjuvazi adına dünyayı yöneten ve bir avuç zenginin dilediğince tepindiği, at koşturduğu bir devlet.

Objektif ve subjektif meselesinin anlaşılması açısından: Doğal koşullarda dalından koparılmış bir domates, hele ki GDO’lu ise, açıkta üç günde çürümeye başlar. Bu objektif olandır. Ancak siz onu buzdolabında koruma altına alırsanız bu süre en az iki katına kadar çıkar. Bu ise subjektif olandır. Fakat dolapta da olsa eninde sonunda çürür. Bu da kaçınılmaz olan doğanın diyalektiğidir.

İşte bu diyalektiği kavrayanlara devrimci adı veriliyor. Uğraşları, zaten doğanın diyalektiği gereği objektif olarak gelmekte olan bir süreci, subjektif olarak öteleyen her tür yalanı, dolanı, manipülasyonu, yabancılaşmayı, ayrışmayı ve bölünmeyi teşhir etmek, örgütlenmek ve “nasıl olsa gelecek” demeden bunca acıya ve zulme son vermek üzere hızlandırmaktır. Sevgiyle…

Kaynaklar

  1. PLATON. (1998). Devlet 1-2. Yayınevi: Cumhuriyet Dünya Klasikleri. sf: 127.
  2. PLATON. (1998). Devlet 3-4. Yayınevi: Cumhuriyet Dünya Klasikleri. sf: 143.
  3. Friedrich Engels. (2016). Doğanın Diyalektiği. Yayınevi: Yason Yayınları. sf: 356.
  4. V.İ. LENİN. (1992). Burjuva Demokrasisi Ve Proletarya Diktatörlüğü. Yayınevi: Sol yayınları. sf: 270.
  5. Nikitin. (1995). Ekonomi Politik. Yayınevi: Sol yayınları. sf: 439.
  6. Karl Marx. (2000). Yabancılaşma. Yayınevi: Sol yayınları. sf: 201.
  7. V.İ. LENİN. (2009). Emperyalizm, Kapitalizmin En Yüksek Aşaması. Yayınevi: Sol yayınları. sf: 163.
  8. Server Tanilli. (1984). Yüzyılların Gerçeği Ve Mirası (4 Cilt). Yayınevi: Say Yayınları. sf: 2569.
  9. Henri Lefebvre. (2021). Diyalektik Materyalizm. Yayınevi: Sel yayıncılık. sf: 116.
5
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Daha Fazla Cevap Göster
Cevap Ver
Evrim Ağacı Soru & Cevap Platformu, Türkiye'deki bilimseverler tarafından kolektif ve öz denetime dayalı bir şekilde sürdürülen, özgür bir ortamdır. Evrim Ağacı tarafından yayınlanan makalelerin aksine, bu platforma girilen soru ve cevapların içeriği veya gerçek/doğru olup olmadıkları Evrim Ağacı yönetimi tarafından denetlenmemektedir. Evrim Ağacı, bu platformda yayınlanan cevapları herhangi bir şekilde desteklememekte veya doğruluğunu garanti etmemektedir. Doğru olmadığını düşündüğünüz cevapları, size sunulan denetim araçlarıyla işaretleyebilir, daha doğru olan cevapları kaynaklarıyla girebilir ve oylama araçlarıyla platformun daha güvenilir bir ortama evrimleşmesine katkı sağlayabilirsiniz.
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Keşfet
Ara
Yakında
Sohbet
Agora

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close