"Canlıları "Daha Fazla Evrimleşmiş", "Daha İlkel" ya da "En Az Evrimleşmiş" Olarak Sınıflandırmak Mümkün müdür?" isimli yazı daha iyi bir bakış açısı kazanmaya yardımcı olabilir.
Bu sorunun temelini oluşturan; ancak soru yerine düz bir cümle olarak kullanılırsa ciddi bir yanlış olabilecek olan, "daha fazla" ya da "daha az" evrim geçirmek kavramı gerçekten çok ciddi bir yanlış, zira günümüzdeki bütün canlılar, bilimsel ve dolayısıyla biyolojik açıdan modern canlılar olarak bilinmektedir. Yani en basit bakterilerden, en karmaşık hayvanlara kadar günümüzde var olabilen her canlı, moderndir. Çünkü bu canlılarda var olan "özellik" her ne ise, ona hayatta kalma ve üreme şansını sağlamıştır ki Doğal Seçilim tarafından elenmemiştir. Bu da onları bir nevi "kalifiye canlı" olarak kılmaktadır. Ancak şu nokta unutulmamalıdır: Bu özellikleri, yalnızca ve yalnızca günümüz şartları için geçerlidir. 65 milyon yıl önce olduğu gibi meydana gelecek bir göktaşı çarpması, bütün doğal dengeleri alt üst edeceği gibi, canlıların doğal adaptasyonlarıyla ilgili ciddi bir "doğa sınavı" başlatacaktır. Ve bu, Evrim'in çok ciddi bir tetikleyicisi olacak, günümüzün göreceli standartlarına adapte olmuş milyonlarca canlı yok olacakken, zor koşullarda varlığını sürdürebilen arkebakteriler gibi canlılar ve çarpma sonucu değişecek dengelere şans eseri uyumlu olan canlılar hayatta kalabilecektir. Ancak çarpmanın tam etkileri bilinemeyeceği için, hangi canlının böyle bir durumda avantaj sağlayacağını öngörmek mümkün değildir.
Dolayısıyla, asla ama asla bir canlının diğerinden "daha üstün", "daha çok evrimleşmiş" ya da "daha ilkel" olduğunu düşünmememiz gerekir. Bu kıyaslamayı ancak ve ancak soyu tükenen canlılar için yapabiliriz. Zira onların soylarının tükenmesinin doğal bir sebebi vardır ve bu, en nihayetinde onların doğaya adapte olamamasına ya da değişen doğa koşullarına ayak uyduramamalarına bağlanacaktır. Fakat bu konuda bile sıkıntılar vardır: Dinozorlar, günümüz kuşları ya da insanlarından "daha çok" mu evrimleşmiştir? Bunu neye göre kıyaslayacaksınız? Dinozorlar günümüzde var olabilseydi, kuşlardan "daha avantajlı" olurlar mıydı? Peki ya insanlardan? İnsanlar, 60 derecenin üzerindeki sıcaklıklarda dayanamaz ve ölürler; ancak ilk bakışta insana göre son derece "ilkel" olarak addedeceğimiz arkeabakteriler, 120 hatta 140 santigrat derecede hayatta kalabilmektedirler. Burada, "daha fazla" evrimleşmiş olan hangimizdir? Bu soruları cevaplamak olanaksız veya çok güçtür.
Başka bir örneği ele alalım: Oldukça gelişmiş bir canlı olan çita, yaklaşık 8 saniyede 120 km/h hıza çıkabilmekte ve bu hızını 12 saniye kadar koruyabilmektedir. Bütün fiziksel mekanizmaları bu özelliğin çerçevesinde evrimleşmiştir: İskelet, kaslar, pençeler, dişler ve daha niceleri. Peki bir çita mı daha çok evrimleşmiştir, yoksa bir insan mı? Peki ya bir aslan? Bu soruya da cevap veremeyiz. Çünkü bu sayılan hayvanlar, kendi ortamlarına en uygun özellikleri evrimleştirmişlerdir. Bir canlıyı diğerinden ilkel ya da gelişmiş sayabilmenin bir yolu yoktur.
Bir ihtimal, bu kıyaslamayı türleşmenin başladığı koşullarda yapabiliriz. Örneğin bir nehirdeki balık popülasyonu, nehirde meydana gelen kirlilikten ötürü oluşan çevresel baskı dahilinde, kirliliğe karşı koyacak yönde evrimleşmeye başlamış; ancak türleşme tamamlanacak ve bir türden birden fazla türün oluşmasına elverecek kadar süre geçmemiş olabilir. Bu durumda, popülasyon dahilinde "kirliliğe daha çok adapte olabilmiş" ve "kirliliğe bazıları kadar adapte olamamış" canlılar bir arada bulunabilecektir. Bu durumda da, hangisinin daha ilkel, hangisinin daha çok evrimleşmiş olacağına yine zaman ve doğa koşulları karar verecektir. Örneğin kirliliğin temizlenmesi durumunda, evrim geçirmeye başlamış olanlar yok olacak veya kazandıkları özellikleri kaybedebileceklerdir (geri evrim). Veya kirlilik sürerse, yeterince nesil geçtikten sonra, bu nehirde, kirlilik öncesindeki popülasyonda bulunan türleri görmek mümkün olmayabilecektir. İşte bu, evrimdir ve belki de ancak bu durumda böyle bir "gelişmişlik skalasından" bahsedilebilecektir. Ancak karşımıza yine bir sorun çıkmaktadır: Bu sefer de, Evrim'e bir yön tayin ederek sıralama yapma hatasına düşmekteyiz. Şöyle ki, "Kirlilik varlığını koruyacağı için canlılar kirliliğe adapte olacak yönde evrim geçireceklerdir." demekteyiz. Ancak kirliliğin, ekosistemde ve hayvanlar üzerinde ne tip değişiklik zorlamalarına, yani çevresel baskılara, sebep olabileceğini bilemiyoruz. Evrim'in sözde "yönünün" kirliliğe daha dayanıklı bireyler üretmek yönünde olacağını kestirmemiz pek de mümkün değildir. Çünkü belki de, böyle bir evrimi gerçekleştirmek yerine, o soyu yok etmek; daha bilimsel tabiriyle evrimin gerçekleşmesindense türün yok olması (soyunun tükenmesi) daha önce açıkladığımız "trade-off" kavramı dahilinde daha kolay olabilecektir. Ve doğa, "düşünen bir varlık" olmadığı için, türü "korumaya çalışmayacak", doğanın katı ve acımasız kanunlarını "yerine getirerek" nesli tüketecektir. Kısacası, bu durumda da bir "evrimleşmişlik kıyaslaması" yapmak doğru değildir.
Bu sebeple biz Evrim Ağacı olarak, hiçbir zaman bir canlının diğerine üstün olduğunu ya da fazla/az evrimleşmiş olduğunu iddia etmemekten yanayız.
Ve Darwin'in şu sözlerini hatırlatmakta fayda görüyoruz: "Bir hayvanın, diğerinden üstün olduğunu görmek, absürttür."
---
Peki, tüm insanların atası siyah tenli mi?. Öyleyse koyu ten ve saçtan açığa doğru gidersek teknik olarak sarışınlar daha fazla evrim geçirmiş olmuyor mu?
Bu sorunun cevabını şöyle verebiliriz: Hayır, "daha uzun süre" evrim geçirmiş olamazlar, çünkü siyahiler de var günümüzde, sarışınlar da, esmerler de, hepsi aynı atadan geliyorlarlar ve teknik olarak hepimizin atası siyahiler olsa da, bugünkü siyahiler hepimizin atası değil, bu farkı görmemiz gerekiyor. Bugün siyahiler, atalarımız olan siyahilerden beri evrim geçiriyorlar; ancak sarışınlarınki sizin gözünüze daha fazla battığı için sanki onlar daha fazla evrim geçirmiş gibi geliyor size.
Ancak 200.000 yıl öncesindeki ortak noktadan başladığınızda, günümüze kadar siyahiler de, sarışınlar da, günümüzde var olan başka herhangi bir insan tipi de 200.000 yıllık bir evrim geçirmiştir. Hiçbiri ne daha fazla, ne daha eksik zamandır evrim geçirmektedir. Ancak sarışınların geçirdiği adaptasyonlar ve dolayısıyla evrimin fenotip üzerindeki etkisi daha fazladır denebilir; ancak bu, miktarla kıyaslanamaz çünkü evrimin çoğu gözle görünmesi güç faktörlerin toplamıdır ve bu yargıya varabilmek için tek tek iki grubun da geçirdiği bütün evrimsel basamakları sıralamak ve ancak ondan sonra karar vermek gerekir -ki böyle bir araştırma yapılmadığı gibi, yapılması gereksizdir de. Demek istediğimiz şu: sarışınların evet, belki dış görünüşlerinde renkle alakalı ciddi bir değişim olmuştur ama siyahilerin 200.000 yıldır tüm iç organlarının yapı ve iletişimi ve bunların beyinleriyle bağlantıları o kadar değişik şekillerde evrimleşmiştir ki, dış görünüşleri değişmese de, iç görünüşleri çok farklılaşmıştır. Bu bir örnek tabii, siyahiler ve sarışınlar arasında fizyoloji açısından çok fark olmadığı biliniyor; ancak örnekleme yapmak istedik.
Bu sebeple, güvenli olması açısından hiçbir zaman evrimi "fazla" ya da "az", modern canlıları "ileri" ya da "ilkel" olarak isimlendirmemek gerekmektedir. Bakteriler son 4 milyar yıla yakın zamandır vardırlar; insanlar ise sadece 200.000 yıldır vardır. Sizce hangisi daha "fazla" evrim geçirmiştir ve hangisi daha "ileri"dir? Uzaya gittiği için kendini bir şey sanan ama en basit bakteriyel hastalıklarda ölen insan mı; yoksa Dünya'nın istisnasız dört bir yanına var olmuş ve olan tüm canlılardan daha iyi adapte olan ama sadece 200.000 yıldır var olan bir türün icadı olan ilaçlara yenik düşebilen bakteriler mi?
Her tür, var olduğuna göre, onu "iyi" kılan özelliklere sahiptir ve bunları edinmek için uzun yıllardır evrimleşmektedir. Nitel olarak da, nicel olarak da bunların kıyasını yapmak, hataya sevk edecektir ve aslında bize hiçbir şey kazandırmaz da. Sonuçta siyahilerin daha "az" evrim geçirmeleri, bize ne gibi bir bilgi verebilir? Tek verdiği bilgi, atalarından beri üzerlerinde olan evrimsel baskıların (streslerin) az olduğudur (timsahlar ve köpekbalıkları gibi), bu da insanın halen besin zincirinin en tepesinde olmasıyla ve siyahilerin atalarının topraklarından ayrılmamasıyla ve burada kalanların beyazlarla karışmamasıyla zaten açıklanmaktadır.
Kaynaklar
- Yazar Yok. Evrim Ağacı. (19 Mayıs 2020). Alındığı Tarih: 19 Mayıs 2020. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı