Birçok insan, tanrıya inanmanın doğuştan var olan bir içgüdü veya insan doğasının bir parçası olduğunu savunur. Bu görüşe göre, insanlar doğuştan bir ilahiyat veya ruhani boyuta yönelik bir bilince veya arayışa sahiptir. Tanrıya inanma eğilimi, insanların düşünce yapıları, duygusal ihtiyaçları ve sosyal etkileşimleri gibi faktörlerle şekillenebilir.
Diğer bir görüşe göre ise tanrıya inanma veya tanrıyı öğrenme süreci sonradan kazanılan bir bilgi veya deneyimle gerçekleşir. Bu görüşe göre, insanlar çevrelerindeki kültürel ve sosyal etkileşimlerden, dinî öğretilerden veya kişisel deneyimlerden yola çıkarak tanrıya yönelik bir inanca sahip olabilirler.
Sonuç olarak, canlıların tanrıyı doğuştan mı yoksa sonradan mı öğrendiği konusu kişiden kişiye değişebilir ve inanç sistemlerine, kültürel etkilere ve kişisel deneyimlere bağlı olarak farklılık gösterebilir. Her bireyin tanrı kavramını anlama ve inanç geliştirme süreci kişisel ve karmaşık bir yolculuktur.