Anadolu, dünya üzerindeki genetik çeşitliliğin en yoğun olarak görüldüğü coğrafyalardan bir tanesidir. Bunun sebepleri arasında; verimli topraklara sahip olması, Asya ile Avrupa arasında bir göç koridoru görevi görmesi ve antik ticaret yollarını bünyesinde barındırmasıdır. Günümüz Anadolu toplumunun genetik yapısıyla ilgili birçok çalışma yapılmış ve çeşitli oranlar bulunmuştur. Modern antropolojik genetiğin en sık kullandığı köken takip yöntemi olan Y DNA Haplogrupları yöntemine göre Anadolu toplumunun yaklaşık olarak %25'i J2 (Antik Anadolu toplumlarında en sık görülen Ortadoğu karakteristiği), %15'i R1b (En çok günümüz Batı Asya'da yaşayan ve bir Türk topluluğu olan Başkurtlara benzeyen L-23 Markörü) %11'i G (Kafkasya karakteristiği), %10'u E3b (Kuzey Afrika karakteristiği), %9'u J1 (Semitik-Arabik), %7 C, N ve Q (Kuzey ve Doğu Asya karakteristiği), %7'si R1a (Batı Asya karakteristiği) haplogruplarına sahiptir. [1] Otozomal karışımlar incelendiğinde de benzer bir sonuç ortaya çıkmaktadır. Türklerin ataları olan Hiung-Nu, Hun ve Göktürk Devletinden kalma insan kalıntılarında da bu haplorupların birçoğu tespit edilmiş olup Türklerin geniş bir genetik çeşitlilik yelpazesini içinde bulunduran kapsayıcı bir millet olduğu görülmektedir. Bunun yanında zaten insan türü içerisinde genetik olarak saf bir ırktan söz etmek mümkün değildir. Homo sapiensler yerleşik hayata geçmeden önce küçük gruplar halinde gezen ve genetik yapısı birbirinden farklı olan avcı-toplayıcı insanlardan ibaretti. Bu grupların ortak amaçlar doğrultusunda bir araya gelip ortak bir kültür oluşturmasıyla milletler ortaya çıktı.
Kaynaklar
- Eupedia Editor. Eupeida. Alındığı Tarih: 25 Mayıs 2022. Alındığı Yer: Eupedia | Arşiv Bağlantısı