Hakaret Tabi ki Suçtur, Fakat!
Her yerde hakaret elbette ki suçtur ve suç sayılmalıdır. Fakat bu kavram o denli esnek ve o denli öznel bir kavram ki; kişiye, kişinin konumuna, sorumluluk alanına, toplumsal karşılığına ve en önemlisi sahip olduğu güce-yetkiye göre sayısız yoruma açıktır.
Sıradan bir insana salak demenizin ancak ve ancak, açık ve anlaşılır bir şekilde ve Türk Dil Kurumunun (güncel değil genel geçer) sözlüğüne uygun olarak; “aklı olup aklını kullanana akıllı, kullanmayana salak denir” ispatı ile geçerli ve savunulabilir bir nedeni olabilir.
Ancak söz konusu olan, bu kategoriye asla girmemesi gereken bir öğretmen ise bu kavramı çok daha rahat kullanırsınız. Çünkü bilirsiniz ki bir öğretmen için salaklığın ölçek aralığı, konumu, aldığı eğitim ve yüklendiği görev ile toplumun ona yüklediği önemli ve saygın misyonunun yakışıklılığı gereği, sıradan bir insana uygulanacak akılsızlık (salaklık) aralığından hem daha kolay hem de daha dardır. Çünkü salak olma gerekçesi daha azdır…
Bu durum toplum içinde, insanların yüklendiği görev, toplumun onlara biçtiği misyon, verdiği yetki ve onların bu yetkiye bağlı olarak hali hazırda ellerinin altında bulundurdukları güç ile ters orantılıdır.
Yani öngörülen yetimiz, buna bağlı yetkimiz ve bu toplumda yetkiye dayalı belirleyici-baskın gücümüzün tersi oranında ağır, hatta sıradan insan için hakaret sayılabilecek, sarsıcı, dehşet verici, uyku kaçıran cinsinden ve peşinen kabul edilmesi gereken bir orantı.
Her tür kademedeki yöneticiler bu kategoridedir. Bir üstü Yerel seçilmişlerdir. Bir üstü ülkeyi yönetenlerdir, yani siyasetçilerdir.
Bu değerlendirme gerek ulusal gerek uluslararası hukuk temelinde ve türümüzün kültürel olarak geldiği aşamaya teğet olarak evrensel ölçekte kabul gören ve gerek uluslararası gerekse ulusal anayasa ve yasalarca da tanımlanmış, örneklenmiş, hukuksal emsalleri olan bir değerlendirmedir.
Bunun için BM İnsan hakları evrensel beyannamesinin kendisine ve konu ile ilgili alt protokollerine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin konu ile ilgili ihlal kararlarına ve Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay’ın konu ile ilgili içtihatlarına bakılabilir.
Var olan ile uygulamada olanın farklı oluşu, evrensel hukuk normları ve yorumları açısından geldiğimiz aşama itibarı ile gerçeği değiştirmez, sadece öteler ve bir yere kadar…Sevgiyle…