Kendi bakış açımdan yola çıkarak anlatmam gerekirse, kutsallık olgusu toplulukların içinden çıkıyor. Yani yaşamımızla beraber bize bunun kutsal olduğu söylendiği için kutsal kabul ediyoruz ve onun üzerine düşünmekten kaçınırsak da onu kutsal kabul ediyoruz bir nevi inanç ilişkisi. Bu noktada da bir muğlaklık yatıyor. Neyin ne olduğunu bilmemek, üzerine düşünmemiş olmak ve yaşanmışlıkları bir nedensel olaylar zincirinden ötesinde ele almak, bazı şeylerin kutsal atfedilmesine olanak sağlıyor. Örnek veremem gerekirse, Antik Zamanlarda hayrete düşüren olayların doğa ötesi bir biçimde Tanrılara yahut farklı anlamlara atfedilmesi gibi. Ben kendi payıma, kutsal atfedilen anlamlardan öte olarak, ''değer verdiğim'' olarak nitelendirmeye çalışıyorum son yıllarda. Çünkü kutsallık olgusu bir noktada dokunulmazlığı da doğuruyor ve açıkçası herhangi bir şeyin dokunulmaz seviyelerde olacak kadar üst seviye olduğunu düşünmüyorum.