Kütle, uzay zaman dokusunu büker. Bu bükülme, kütleye yakın noktalarda en fazla olacak şekilde zamanda yavaşlamaya neden olur. Bu nedenle kütlesi en büyük olan karadeliklerde, bu bükülme en ileri düzeyde olur.
Dünya da uzay zaman dokusunu büker ve bu yüzden uzayda zaman dunyaya göre daha hızlı geçmektedir. Hatta bu etkiyi gezegenin yörüngesine yerleştirilen uyduların saatlerinde somut olarak görüyoruz farkın miktarından bağımsız olarak.
Ancak zamanın bu rölatif etkisi, bilinç tarafından okunamaz. Biz uzayda ya da çok daha büyük bir gezegende de yaşasak, zaman in geçiş hızının artmasına rağmen, bunu algılamayız, bizim için değişen birşey olmaz. Çünkü zaman, tâbi olduğumuz bir boyut. Yani onun etkisi altındayız. O ne hızda geçerse, bizim için zaman referansı o hız olacaktır. Aslında bu, ışığın bükülen uzay zaman dokusundaki EGRI liği takip etmesiyle aynı mekanizma ile çalışıyor. Işık uzay zaman dokusuna tâbi olduğu için, bükülmüş alanda aynen dümdüz gider gibi gidiyor ancak dogrusundan saparak yani doğrultusunu bükerek ilerliyor. Çünkü o alanın etkisi altında. Karadeliğe yaklaşan bir kişi de, zaman inanılmaz yavaslasa da, bu yavaşlamayı hissedebilmeli için, bizim zaman normumuzu hala algılıyor olması lazım ki kendi zaman normu ile karşılaştırıp hız farkını anlayabilsin. Ancak o artık karadelik yakınındaki zamanin etkisine girmistir. Etkinin farki, teorik olarak gözlemci tarafından anlaşılabilir. Yani bir zaman etkisinde olup, farklı bir zaman etkisinde olan başka bir şeyi gözlemlemesi gerekir.
Dünya şartlarında da konuma bağlı zaman farkları vardır, ortak bir şimdi yoktur. Ancak bu farklar o kadar azdır ki asla anlayamayız. Kisinin ayaklarındaki zaman ile başındaki zaman bile farklı, bir apartmanın 1. Katı ile 10. Katı arasındaki zaman da kütleye uzaklığa bağlı farklıdır.