Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Yeni Soru Sor
Paylaşım Yap
Sorulara Dön
Elmir Nazar
Elmir Nazar
20K UP
Üye 2 Kasım 2022 5 Cevap
5

Big Bang'i tanrı mı yaptı?

Ben "Big Bang" için tanrıya ihtiyaç olmadığını düşünüyorum."Tanrı yaptı"diyenler,kanıtlarını yazsın.
1,748 görüntülenme
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
5 Cevap
Ufuk Derin
Agnostik 4 Kasım 2022

Bilmiyoruz, siz de bilmiyorsunuz. Aynı şeyi defalarca anlattım ama başlık değişik olduğundan diğer cevaplarımdan alıntılar yapacağım:

Büyük Patlama aslında tam bir var oluş olayı sayılmaz. Patlama da sayılmaz. Evrenimizin (daha doğrusu uzay-zaman dokusunun) genişlemeye başladığı andır. Büyük Patlama'yı Tanrı'nın yaptığına inanıyorsanız sebepler zincirinin başındaki Tanrı da sonsuz (ezeli ve ebedi) olduğundan yine sonsuzluğa inanıyorsunuz zaten. Tanrı'nın nasıl oluştuğu sorgulandığında "ezeli ve ebedi" olduğu söyleniyorsa aynı olasılık maddesel form için de neden geçerli olmasın? Siz Tanrı'ya sonsuz dersiniz, başkası "maddesel form"a sonsuz der ve Tanrı yok der. Big bang bizim evrenimizin başlangıcı olabilir ama her şeyin başı olmak zorunda değildir. Büyük patlamanın atası (öncesindeki) "maddesel form" ezeli ve ebedi olabilir ve büyük patlama da ezeli ebedi bir döngü olabilir. Yani bu "maddesel form" büyük patlamalarla form değiştirse de ezeli ve ebedi olabilir. Bu form değiştirme de maddesel formun doğasından kaynaklanıyor olabilir. Belki de sadece olayların doğası böyledir. Evrenin doğası böyledir. Evreni bir Tanrı olarak görebileceğiniz gibi, görmemek de size kaldığından olayın Tanrı'nın varlığı ile doğrudan bir ilgisi yoktur. Bu sadece Tanrı'sız olasılıklardan biri.

Tanrı'sız olasılıkları da Tanrı'lı olasılıklar da bizim evrenimizin yasalarına bağlı olmak zorunda değil, evrenimizin yasaları evrenimizde geçerli. Biz burada "onun atasından", maddesel formdan bahsediyoruz.

Tüm Reklamları Kapat

Büyük Patlama'yı bir patlama sananlar bir patlamanın nasıl düzen getirdiğini anlamıyor. Aslında Tanrı yapmamış olsa bile materyal açıklamada düzenin olması aşırı barizdir.

Doğa yasaları evrenimizin başlangıcında olan şartlardan dolayı var. Bunu Tanrı yaptı diyebilir miyiz? Evet. Ama sadece bu sonuç çıkmıyor. Siz, anneniz ve babanız ile başladınız ama sizden önce atalarınız vardı. Dolayısı ile büyük patlama, uzay-zamanın genişlemeye başladığı an olsa da tıpkı anne ve babanızdan önce siz diye bir şeyin var olmaması ama ataların olması gibi büyük patlamanın da bu ezeli ve ebedi atası maddesel formu olabilir yani Büyük patlama sonsuz bir döngü denilip (ya da başka bir şekilde açıklama yapıp) Tanrı'sız bir açıklama yapılabilir mi? Evet. Dolayısı ile "Düzen varsa Tanrı vardır." argümanı mantık hatasıdır. Düzen=Tanrı değildir.

Ayrıca mutlak bir düzenin olması Tanrı'yı kanıtlamayacağı gibi gereksiz de yapar. Bilim "düzenli" olayları açıklayabiliyorsa ve mutlak bir düzen varsa bu, evrendeki her şeyin bilimsel (ve maddesel) olarak açıklanabileceğini söylemektir. Büyük Patlamaya kadar her şeyi bilimsel olarak açıklayınca bu durum, az önce anlattığım gibi Tanrı'yı kanıtlamadığı için bu anlamda düzen olması Tanrı'nın kesinlikle olması gerektiği gibi bir argümana kanıt olmaz ve hatta belli bir şekilde aleyhine bile kullanabilirsiniz.

Bir yandan da Tanrı'nın doğa yasaları tarafından sınırlandırıldığını söylemek gibi bir şey olur. Çünkü bir düzen varsa Tanrı hep aynı şeyleri yapmak zorundadır, bunun dışına çıkamaz yani Doğa yasaları Tanrı'dan güçlüdür, onu sınırlandırmıştır. Böyle bir durum yoksa ve doğa yasalarının dışına çıkabilirse bir düzenden de söz edemeyiz. Eğer ki "Doğa yasaları Tanrı'yı sınırlandırmadı, hep aynı şeyleri yapmayı istemiş işte." denilirse de bu önceki cümlelerde anlattığım gibi Tanrı'yı yine kanıtlamaz, Ad hoc yaparak durumu kurtarmaya çabası olur ve Yine Tanrı'yı gereksiz yapar.

138 görüntülenme
5
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Silinmiş Üye
Silinmiş Üye Üniversite öğrencisiyim 2 Kasım 2022

Bu sorunun cevabı tamamen kişinin inanış biçimine kalmış, örneğin ben dini inancı olan bir bireyim, ama Büyük Patlama'yı Tanrı'nın yaptığını düşünmüyorum, Tanrı'nın herhangi bir olaya müdahil olduğunu düşünmüyorum.

148 görüntülenme
3
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Yasin Kayalar
Yasin Kayalar
185K UP
Bilim ve felsefe okuru 5 Kasım 2022

Eğer bir yaratıcı varsa madde ve enerjinin öncülü olmak zorundadır. Aksi halde evreni yaratamaz. Çünkü evren (evreni oluşturan enerji) yoktan var olamazdı. Çünkü Tanrı evrenin öncülü ise o zaman evren yokken o vardı demektir. Evreni ortaya çıkaran enerji ise hiç birşeyin olmadığı yokluk durumundan ortaya çıktı. Yani ondan önce ne zaman ne uzay (yer) vardı. Madde diye bir şey veya enerji diye bir şey yoktu.

Peki Tanrıyı ne oluşturur. Tanrı hiç bir biçimde tanımlanamaz. Çünkü onun maddesel veya enerjisel bir karşılığı olmak zorunda değildir ki evreni yoktan var edebilmesi içinde zaten madde ve enerjinin onu tanımlamaya yetmemesi gerekir. Ancak bu şekilde evreni yoktan açığa çıkartabilir (var edebilir). Eğer Tanrı dışında evrenden önce hiç bir şey yoksa o zaman evren Tanrının bilgisinde açığa çıktı demektir. Çünkü O yokken hiç bir şey, yer, zaman yoktu. Ancak O vardı. Bu da Onun tanımsızlığına rağmen var olması demek ki böyle bir var oluş türü sadece sonsuz bir bilinç varlığı ile mümkündür. Bu bilinç ise hiç bir madde ve enerjiye dayanmamalıdır. Buna göre Tanrı saf bilinç bir varlıktır ve evrene dair tüm varoluş Onun bilgisinde yoktan var olmuştur. Evrendeki tüm bilgiyi Onun kuşatmış olmasının nedeni de zaten budur. Evrendeki küçük yada büyük hiç bir şey yoktur ki Onun bilgisinde olmasın. Herşey Onun bilgi dünyasında açığa çıkmıştır. Yine buna göre evrenin tüm varlığı esasen bilgiden oluşur. Buna göre evrendeki her bilinç hali de zorunlu olarak Onun bilincine dayanmak zorunda olur. Bizlerin bilinçlerimizin evrendeki bilgiyi 'okuyabilmesinin' nedeni de evrenin bilgiden oluşması ve bizlerin de bunu 'okuyabiliyor' olmasıdır. Evrendeki bilginin bu şekilde bilinçli varlıklarça okunabilmesi için evrendeki herşeyin bizim bilinçlerimizde uygun bir bilgiye dönüşebilmesi gerekir. Bunu da evrende görüyoruz. Evrenin içinde var olmuş bizlerin evrenin neden merkezinde olduğumuzu da buradan anlayabiliriz. Çünkü evreni bizler bilinçli gözlemci olarak tanımlayabiliyoruz. Gerçekte bizler de evrende var olmuş varlıklar olarak evrene tabiyiz ancak aynı zamanda evreni tanımlıyoruz. Bu da tanımlayan ve tanımlamanın bizlerde birleşmesi demek ki bu bir paradoks yaratır. Çünkü hem tanımlanan hem tanımlayan olmak gerçekte iki şey de aynı anda birleşmez. Tanımlayan tanıma tabi olamamalıdır. Bu nedenle bizlerdeki bilinç hali gerçekte bir tanımsızlık sebebidir. Ancak bedenlenmiş bilinç hali nedeniyle aynı zamanda kendimizi de evrene tabi olarak görür ve kendimizi de tanımlarız. Tabi bu tanımlama bedenlerimiz için geçerlidir. Bilincin kendisi ise tanımlayan durumdadır. Bilincin kendi kendine yönelip tanımlaması ise başarısızlıkla sonuçlanır. Çünkü tanımlayan ve tanımlananın bir araya gelmeye çalıştığı bir durumdur bu durum ve paradoks yaratır. Demek ki bizler bedenen tanımlıyız ve burada sorun yok. Maddesel bir form olarak bedenimizi tanımlayabiliriz. Ancak iş bilincimizi tanımlamaya gelince tanımlayan olarak bilinç kendi kendini tanımlamaya çalışır ki burada artık yukarıdaki paradoks ortaya çıkar. Yani yukarıdaki bahsettiğim paradoksun ortaya çıkış sebebi bilincin tanımlayan durumda iken evrendeki herşeyi bedenlerimiz de dahil tanımlarken ortaya çıkmaz. Ancak ne zaman ki kendisine yönelir işte paradoksa o zaman ortaya çıkar. Bu da bilinç açısından Tanrının tanımsızlığına dayanan bir durumdur. Çünkü bilinci herhangi bir şekilde tanımlayamazsınız. Çünkü bir kavramsal sınırlandırmaya dayanan tanımlama yapamazsınız. Şimdi birisi bilinç kendini bilme halidir diyebilir ve tanımladığı iddiasında bulabilir. 'Ben' diye ifade ettiğiniz varlığın gerçekte atomlardan oluştuğunu ve beyin denen et parçasının düşünüp gören duyan varlık olduğunu düşünmüyorsanız o zaman 'ben' dediğiniz varlık belirsizlik hali içindedir. Kendisini beden olarak tanımlayanlar henüz bu işin çok sınırlı bir tarafındadır. Çünkü ben dedikleri varlığının yeterince üstüne henüz gitmemişlerdir. Bilinç ne kadar kendine yönelir ve kendisinin farkındalığını artırırsa tanımsızlık halinin de o kadar farkına varmaya kendisinin varlığının belirsizliğini anlamaya başlar. Bilinç gerçekte herşeyi (dış dünyada ve bedenimizde) olan herşeyi izleyen durumdadır. Gerçekte burada bilinç aslında qualia (bilinç deneyimi olarak) herşeyden bağımsız bir deneyim yaşamaktadır. İzleyen varlık size bile yabancılaşabilir. Çünkü 'ben' dediğiniz varlığı bilinç olarak tanımlamakta başarısız oldukça bu durum derinleşebilecektir. Bilincin 'farkındalık' olarak ifade edilen ve basitçe bu şekilde ifade edilip geçilen halindeki bu 'izleyen' (veya 'gören') durumu gerçekte bilincin herşeyden bağımsız olduğunu gösterir. Daha önceki yorumlarımda örneğin bilinc deneyiminin zamana neden tabi olmadığını detaylı açıklamıştım. Burada dikkat edin beynimiz et parçası olarak zamana tabi değil demiyorum. Bilincimizin deneyiminde zaman kavramı yoktur diyorum. Bütün insanların tartışması aslında dualite (beden/bilinç ikiliğinden) çıkar. Bilincini beynine indirgeyenler ile indiergemeyenler arasındadır aslında Tanrı tartışması. Atesitler bilinclerinin beyinlerine tamamen tabi olduğunu düşünürler ve buna göre değerlendirme yaparlar. Bu iki grup tartışmanın iki uc tarafını oluşturur. Ancak biz başka bir yerdeyiz. Bizler bilincin deneyiminin beyne (bedene) tabi olması bilinç deneyiminin yine de beyne tabi olmasını zorunlu kılmaz diyoruz. Bilinç deneyimi hem beyne tabi olup hem de beyinden bağımsız niteliklere sahip olabilir diyoruz ki bilinç deneyiminde zaman deneyimi gerçekte olmaması da bunun sonuçlarından biridir. Bilinç bedene (beyne) tabi kılınmış durumda ise yaşadığı acı haz gibi bedensel deneyimleri yaşar (algılar/hisseder) ancak bilincin 'bilme' hali yani yaşadıklarının bilgiye dönüşme hali ise bundan bağımsızdır. Aynı nedenle bilincın yaşadığı herşeyi yukarda belirttiğim gibi 'izleyen' veya 'gören' (yani tanımlayan durumunda) olma hali denen 'farkındalık' hali de yine bağımsız olacaktır. Buna göre 'bedene tabi bilinç hali' ile 'bilince tabi beden hali' birbirini dışlayan değil birlikte var olan bir durumdur ve yaratıcı var mı yok mu konusunda insanların kadim tartışmasının var olmasının nedeni de bu iki durumun birlikte var olabileceğini düşünmeyip tartışmanın uclardaki taraflarından birini tercih etmelerine dayanıyor demektir. Oysa her iki taraf da bu durumda esasen hem kısmen haklı hem de kısmen yanılıyor demektir. Dualizm tartışmaları bu nedenle gerçekte boşunadır. Gerçek olan durumu şu şekilde ifade edebiliriz bizler 'bedenlenmiş birer bilinç hali' yiz ve halindeyiz. Bedene tabi var olduk ama 'bilince' de sahibiz. Bilinç halimiz hem beyinden (maddeden) etkilenir hem de bilincimiz maddeyi (bedeni) etkiler. Örneğin Plasebo etkisinin nedeni de budur. Düşünsel durumunuz (yani neyi nasıl düşündüğünüz) bedeninizi etkiler ve sizi iyileştirebilir. Yine düşündüklerimizin beyin hücrelerinde ateşlemeye sebep olması yani tek yönlü olarak indeterminist bir nöron tetikleme sürecini başlatabilmesi de buna bağlıdır. Çünkü aksi halde determinizme tabi bir mekanik bir durumda ne düşündüğümüzü bizim belirlememiz ve beyni bilincin tetiklemesi mümkün olamazdı. Yukarıdaki ifade ettiğim bedenlenmiş bilinç halinde Düşündüklerimizi beynin durumu da belirleyebilir, beynin durumunu düşündüklerimiz de belirleyebilir demek olacaktır yani burada bir iki yönlülük söz konusu ve imkan dahilindedir. Bütün bu iki yönlülüğün bugün de bazı bulguları olsa da beyinle/bilinçle ilgili çalışmaların bu durumu daha net ve çok daha fazla bulgu ile ileride ortaya çıkaracağıni düşünüyorum ve bu kaçınılmazdır.

Sonuç olarak bigbang Tanrının sonucu mu derken Tanrıdan ne anladığınız çok önemli. Çünkü Tanrıyı sonsuz ve tanımsız bir bilme hali olarak yanı bilinç hali olarak ele almayı kabul ederseniz Tanrı dışında hala şuanda dahi hiç bir varlık yoktur ortada demek olacaktır. Tüm varlık Onun bilincinde bir bilgi halinde olacaktır. Bu da tanrının mutlak var olan olduğunu evrenin ise göreli yani bize göre var olan bir durumda olduğunu, gerçekte evrenin varlığının Hiçlik durumunda olduğu demek. Evren tanımlayabilen bizler için anlamlı ve vardır. ( Düşünüyorum o halde varım sözü ile kast edilen esasen 'bilinçliyim (kendimin var olduğunun farkındayım) o halde varım ve ben varsam gördüğüm algıladığım herşey de (bana göre göreli ve izafi olarak) var demek'tir. Bilinç hali (bilinçli gözlemci) var olmadan evrenin hiç bir bilinen anlamlı (tanımlanabilir) durumu yoktur. Bu yuzden bilinçli gözlemciler evreni merkezindedir ve tutarlılığı tek sorgulayabilen ve tanımlayabilen anlamlandırabilen varlıklar olarak herşeyin merkezinde onlar vardır. Bu 'türümüze dair ego' diye ifade edilen durum yeterince düşünülür ise kaçınılmaz olarak böyledir. Bu nedenle bu türümüze dair bir ego değil somut kaçınılmaz bir durumdur. Hayvanlarla insanı kıyaslayıp kendimizi (özellikle bilinçli varlığımızı) fazla basitleştirmeyelim. Zaten hayvanlar da canlı olarak inanılmaz kompleks varlıklardır. Hiç bir teknoloji şuan bir sineğin kanadını yoktan var edemez. Doğayı kullanıp bunu üretebiliriz ama bu yaratma değil 'üretme' olacaktır. Üzerine basıp öldürdüğümüz bir sineğin bu şekilde düşününce değeri ve varoluş tarihindeki milyarlarca zamana dayana süre o canlıyı evrenin en değerli varlığı haline getirir ama bizler bilgisizliğimizle ne yazık ki bunları çoğu zaman düşünemiyoruz. Oysa bütün canlılar eşsiz birer varlıktır. Ancak şunu da görmek gerekir ki burada bu eşsizliği 'görebilecek' tanımlayabilecek tek varlık dünyada bildiğimiz kadarıyla bizleriz. Bu eşsizliği fark edip tanımlamak ve anlamak da herşeyden daha eşsiz bir şeydir. Çünkü 'eşsizlik' tanımı biz olmadan tanım olarak var olamaz ve takdir edilemezdi. Şuursuz bir varoluş halinde istediği kadar eşsiz varlıklar olsun hiç bir anlamı olmaz ve bu 'eşsizlik' anlamı ortaya çıkamazdı. Bizler eşsizliğın içinde 'birinci eşsiziz' Bu nedenle egomuz nedeniyle bu eşsizliği kendimize mal etmeyip tüm eşsizliğin asıl var edici kökenini anlayıp asıl eşsiz olan bu kaynağın eşsizliğini anlamalıyız.

Tüm Reklamları Kapat

6
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Silinmiş Üye
Silinmiş Üye Din araştırma ve tetkik ve yazar 3 Kasım 2022

Mükemmel bir düzen ve denge varsa arkada mükemmel bir ilim ve şuuru gösterir..

Ve bu mükemmel düzen ve denge öyle bir programlanmış ki hiç bozulmadan devam ediyorsa elbette en başından beri planlanmış ve tasarlanmıştır..

Hiç mümkün müdür ki patlama sonucu güzel bir saray veya fabrika oluşsun..

Tüm Reklamları Kapat

Peki bu mükemmel yıldızlar galaksiler canlılar atomlar..hepsindeki mükemmel sanat ve düzen ve denge nasıl büyük patlamaya verilebilir..

Demek bu patlama,Kainatın yaratıcısının ilim ve şuuruna perde olmuştur..

İlim ve şuursuz mükemmel bir düzen ve denge olamaz..

6
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Ali Sert
Ali Sert
84K UP
Düşünür çok Düşünür 4 Kasım 2022

Evren ilk meydana geldiğinde evrende madde ve enerji için hangi kanunlar varsa ise bu gün de o kanunlar geçerli. Öyle olmasaydı bu gün bilim diye bir olgu olmaz hiç bir varlık gözlem ve deney yoluyla incelenemezdi.

Evrende hiç kimsenin inkar edemeyeceği bir düzen ve hassas ölçülülük söz konusu. Kaosun evrenin hiçbir yerinde yeri yok. Big bangin patlamadan günümüze kadar ki her bir aşamasında muhteşem olaylar gerçekleşiyor. Enerji, madde ya da zaman yok dolayısıyla bu olayın öncesi diye bir şey de yok. Bu olay neyin içinde gerçekleşiyor bilmiyoruz. Atomdan daha küçük yoğun bir sıvı bir plazma buna kristal de deniyor muhteşem bir sıcaklık ve basınç altında patlıyor. Saniyenin milyonda biri gibi bir anda aşıktan daha hızlı bir şekilde parçalanma oluyor ve everenin ilk ve değişmez yasaları kütle çekimi, elektromanyetizma, zayıf ve güçlü nükleer kuvvet oluşuyor.

Proton ve elektronların oluşması, evrenin yoğun sıvımsı bir plazmayla dolması, maddenin antimaddenin meydana gelmesi, atomun ve kütle çekiminin oluşması, sonra galaksilerin gezegenlerin meydana gelmesi bunlar ve sayamadığımız nice muhteşem olayın meydana gelmesi ve bunların bir saniyeden daha kısa bir zamanda gerçekleşmesi. Bu olayların her biri milyonlarca ihtimalden en uygununun seçilmesi ve her bir aşaması hesaplanarak-bilinerek evrenin böyle mükemmel bir ölçüye uygun tasarlanması ile mümkündür. Bu aşamalardan herhangi bir unsurda en ufak bir sapma bu gün evren dediğimiz şeyin oluşmasını imkansız kılar. Örneğin ilk dört yasa olmasa ne proton-elektron ne madde-antimadde ne de enerji olurdu.

Tüm Reklamları Kapat

Şöyle bir örnek verelim diyelim ki şimdiye kadar hiç benzeri yapılmamış her bir karesi yeni bir uzay aracı yapacak olalım. Ama aracı nasıl yapacağımızı neresinde ne kullanacağımızı bilmeyelim. Elimizde neyin nereye konacağına dair en ufak bir plan dahi olmasın. Bu durumda bile sonuç bellidir. ''Rastgele'' diyerek projeye başladığınızda neresinden başlarsanız başlayın her bir aşamasında karşınıza duruma göre yüzlerce binlerce ihtimal çıkacak o ihtimallerden birini seçerek gerekli parçayı yapıp diğer aşamaya geçeceksiniz ve yapacağınız aracın her bir parçası için bu yaşanacak ve aracı tamamladığınızda her bir parçası diğer binlece parçasıyla uyumlu çalışan eksiksiz ve benzersiz bir araç yapmış olacaksınız. Plansız ve tasarımsız böyle bir sonuca ulaşmak imkansız gibi bir şeydir.

Bu örnekte aracı yapacak kişiler akıllıdır, ne yapacaklarını bilmektedir, bir amaç vardır. Fakat big bangde gerçekleşen olay her aşamasında milyonlarca ihtimalden birinin seçilmesi daha sonraki aşamalara uygun bir yol izlenmesi ilk an ile son hali arasında en ufak bir uyumsuzluk olmadan amaca doğru hiç sapmadan hızla ilerlemesi söz konusu. Bu mükemmel bir tasarım ve plan gerektirmez mi?

Sonuç olarak inanmak tabi ki insanın kendine kalmış bir olaydır. Ben kendi adıma her öğrendiğim bilgi ile aksine ihtimal vermeyecek şekilde bir Tanrı'nın bu evreni ve içindeki canlıları yarattığına ve o Tanrı'nın isminin de Allah olduğuna inanıyorum.

4
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Daha Fazla Cevap Göster
Cevap Ver
Evrim Ağacı Soru & Cevap Platformu, Türkiye'deki bilimseverler tarafından kolektif ve öz denetime dayalı bir şekilde sürdürülen, özgür bir ortamdır. Evrim Ağacı tarafından yayınlanan makalelerin aksine, bu platforma girilen soru ve cevapların içeriği veya gerçek/doğru olup olmadıkları Evrim Ağacı yönetimi tarafından denetlenmemektedir. Evrim Ağacı, bu platformda yayınlanan cevapları herhangi bir şekilde desteklememekte veya doğruluğunu garanti etmemektedir. Doğru olmadığını düşündüğünüz cevapları, size sunulan denetim araçlarıyla işaretleyebilir, daha doğru olan cevapları kaynaklarıyla girebilir ve oylama araçlarıyla platformun daha güvenilir bir ortama evrimleşmesine katkı sağlayabilirsiniz.
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close