Bildiğim kadarı ile…
Beyin tıpkı bir toplu taşıma aracına benzer. Gün boyu ve kesintisiz olarak hareket halindedir ve haliyle yorulur, aşınır.
Gece ana istasyona dönen her toplu taşıma aracına yapıldığı gibi, beynimiz de uyku esnasında bakım-onarım atölyesine çekilir ve bir sonraki güne hazır edilir.
Bunun için, tıpkı toplu taşıma araçlarına genel bir bakım yapılır iken sökülen bataryaları (AKÜ) misali beynimiz de, hayati olanlar hariç, ana devrelerini, yani aracın sürüş kontrolünü sağlayan devrelerini pasif konuma getirir.
İşte rüyalar da bu süreçte bu bakım onarımı sekteye uğratacak ve motora kısa devre yaptırabilecek bir durumu (uyanma) hem engellemek hem de günün kısa bir muhasebesini yapmak amacıyla devreye girer.
Pasif konumdaki beynin rüyalara müdahale etmeyişinin nedeni budur. Yoksa kısa devre yapar.
Beynin bu pasif durumundan aktif duruma geçmesi ancak hayati durumların devamlılığını sağlayan ve sırf bunun için açık tutulan devrelerin sirenleri çalması ile mümkün olur.
Buraya kadar ki olan beynin olağan işleyişine yöneliktir. Ancak şizofreni ve benzeri akıl hastalıkları, sanal bir gerçeklik üzerinden benzer bir durum yaratır ve beyin somut gerçeklik zeminini yitirir.
Bu da tıpkı içine virüs giren bir bilgisayarın bir müddet sonra ve virüsün bilgisayarın tüm kontrolünü ele geçirmesine bağlı olarak, virüsün esas gerçeklik olarak bellenmesi ve bundan sonra aynı bilgisayara giren her normal-olağan verinin bir virüs gibi algılanıp kapı dışı edilmesi gibidir.
Dahası beni de haddimi de aşar. Sevgiyle…