Battaniye analojisi, insanlar ve faaliyetleri nedeniyle saçılan sera gazlarının Dünya'nın ısınmasına nasıl sebep olduğunu anlatan bir benzetimdir. Benzetim, şu şekildedir:
Üşüdüğümüzde, üzerimize bir battaniye alırız değil mi? Battaniye sıcak mı, değdiğinizde elinizi yakıyor mu mesela? Hayır. E nasıl ısınıyoruz o zaman? Vücudumuzun ısısını odaya saçmak yerine, derimizle battaniye arasında hapsediyoruz. Bu da, o aradaki havanın ısınmasını sağlıyor. Böylece derimiz ve alttaki diğer tabakalar ısınıyor ve üşümemiz azalıyor.
İşte sera gazları da, Dünya üzerine tek taraflı bir battaniye sermek gibi. Bu battaniye, kendi üzerinize aldığınızdan farklı olarak, Güneş'ten gelen kısa dalga boyuna sahip, yüksek enerjili ışınları geçiriyor ve yüzeye ulaşmalarını sağlıyor. Ama o dalgalar, buzullar veya okyanuslar gibi nesnelerle etkileşip ve yansıyıp, enerjilerini biraz kaybedip, uzun dalga boylarına erişip, Dünya'yı terk etmeye çalıştıklarında, bu sera gazları onları içeride tutuyor. Yani sürekli battaniyenin içine bir saç kurutma makinasıyla sıcak hava üflediğinizi düşünün.
Daha fenası, bu sera gazlarını saçmaya devam ettikçe, Dünya üzerine battaniye üstüne battaniye örtmüş oluyoruz. Böylece gezegenin ortalama sıcaklığı giderek artıyor. Daha çok battaniye, daha fazla ve daha hızlı ısınma demek. İşte Küresel Isınma'nın en büyük tehlikesi de bu. Dünya'mız ve bu gezegen üzerindeki canlılar, bu kadar hızlı sıcaklık artışına uyum sağlayamayabilirler.
Bu nedenle atmosferik karbondioksit oranı gibi ölçütler, iklimbilimde çok önemli; çünkü bunlar sera gazlarının eriştiği durumu takip etmemizi sağlıyor. Burada kritik görülen bir sınır, milyon parçacık başına 400 karbondioksit molekülü sınırıydı. Bu sınırı 2016-2017 yıllarında kalıcı olarak aştık. Bu da, battaniyenin artık kabul edilemez bir kalınlığa eriştiği anlamına geliyor.