Münazara, karşılıklı fikir alışverişi yoluyla, yeni bilgilere ulaşma, kendi gibi düşünmeyeni anlama, farklı düşüncelere hakim olma, farklı açılardan sorgulama yapabilmeyi sağlar. Bizim gibi düşünmeyen kişileri susturma, zora sokma amaçlı değildir aslında. Kültürümüz kutuplaşmış ve taraflaşmış bir yapıda olduğu için, YENMEK- ÜSTÜN GELMEK-ACİZ BIRAKMAK gibi ilkel yaklaşımlar önemsenebiliyor malesef. Özellikle konunun belli bir noktasında hatalı olduğunu, ya da eksik bilgiye sahip olduğunu vs anlayan kişinin, bunu kabul ederek kendini düzeltmesi, doğru bilgiyi kavraması yerine, hatalı konuda ısrar edebiliyor olması, tartışma, bilgi alışverişi konseptine olan uzaklığın birer sonucu olmakta.
Konuya hakimiyet, farklı yönleriyle konuyu derinlemesine anlamış olmak da yine en temel gereklilik. Muhatabı alt etmek için değil de, EMİN OLDUĞUMUZ, kavradığımız bilgiyi aktarıyor olmak, egolarla karşılaşmaya engel olur, kişisel engellere takılmadan kendimizi ifade edebilmiş oluruz. Bu şekilde sorulacak sorular, konunun herkes tarafından daha iyi anlaşılmasını sağlar.
Ayrıca bilginin bir kişi tarafından belli bir puanla değerlendirilmesi, temelde yargılama mekanizması gibi bir sistematiktir. Kişinin bilgisiyle olan etkileşimi, onunla yapabilecekleri değil, ne kadarını ezberleyebildiğini, KİŞİSEL BİR YÖNTEMLE belirler. İnsanın objektif olamaması üzeriden konuya baktığımızda, suistimal, ayrımcılık gibi yaklaşımlara kapı açtığını gözden kaçıramamayız.
Kişinin bilgiyle yaptıklarından değil, aldığı not ile motive olması sayesinde zihinsel gelişimini sağladığımızı düşünmek, o kişiye haksızlık olacaktır. Güncel eğitim sistemleri çoktan uzaklaşmakta bu tarz sınır çizen yöntemlerden.
Objektif olmayı başarma çabası, bütün haklılıklardan önemlidir.