12. yüzyılda ortaya çıkan gotik mimarlık, 16. yüzyılın sonlarına kadar devam etmiştir. Fransa’da doğan bu mimari stil daha sonra Avrupa’nın çeşitli ülkelerine yayılmıştır. Her sanat akımı bir öncekinin içinden eleştirel bir biçimde doğar. Gotik mimari de Romanesk stilinin gelişmesiyle ortaya çıkmış, zamanla yerini Rönesans stilindeki yapılara bırakmıştır.
Mimaride Gotik stilin ilk kez ortaya çıktığı ve geliştiği yer, Fransa’nın kuzeyinde, Paris ve çevresini kapsayan “Ile de France” bölgesidir. Gotik mimarinin ilk örneği, 1122’de Fransız tarihçi ve mimar Abbot Suger tarafından tasarlanan St. Denis Bazilikası olarak kabul edilir. Abbot Suger, kilisenin tasarımında doğu seyahatlerinde gördüğü sivri kemerler ve detaylı süslemelerden ilham almıştır.
Gotik mimari, Haçlı seferlerinin başarısızlıkla sonuçlanması ve diğer sebeplerden dolayı inancını kaybedip, kilisenin etkisinden çıkmaya başlayan halk üzerinde yeniden otorite sağlamak amacıyla dönemin din adamlarının etkisiyle ortaya çıkmıştır.
Gotik özellikler Avrupa’da çoğunlukla katedral ve kiliselerde görülmektedir. Katedraller ve kiliselerin yapılma amacı, Tanrıyı yüceltmek ve Hıristiyanlığı yaymak olduğu kadar piskoposlar ve zengin tüccarların güçlerini de yansıtmaktır. Bu sebeple katedraller, şehirdeki diğer yapılardan daha yüksek ve uzak mesafelerden kolaylıkla görülebilen yapılarıyla, insanları etkileyecek şekilde tasarlanmıştır. Gotik katedral ve kiliselerin göğe doğru yükselen görkemli yapıları, kralların ve Hıristiyanlığın insanlar üzerindeki gücünü göstermektedir.
Gotik katedral, evreni temsil eder. Yapının yüceliği ve büyüklüğü gibi her mimari özellik dini bir mesaj içermektedir. Göğe doğru yükselen Gotik katedrallerin vermek istediği en önemli mesaj ise Tanrının büyüklüğü ve yüceliğidir. İncil’den kesitler sunan heykeller, vitraylar ve duvar resimleri gotik kiliselerde görülen diğer mimari unsurlardır.
Gotik mimariyle birlikte daha aydınlık ve daha hacimli hale gelen kiliseler, gotik stilin giderek yayılmasına ve kale, saray, köprü, şehir kapıları gibi farklı yapı türlerinde de kullanılmasına neden olmuştur.
Gotik mimarinin 3 temel özelliği; kaburgalı tonozlar, sivri kemerler ve uçan payandalardır. Gotik mimarinin genel özellikleri kısaca şunlardır:
- Gotik mimarinin en dikkat çeken özelliği, eserlerin uzunlamasına büyümesidir. (Bu özellik resim ve heykel gibi diğer sanat formlarında da kendini göstermektedir.)
- Gotik yapılarda süslemeler artmıştır. Karmaşık ve birbirine geçmiş doğal şekillerden elde edilen zengin bir süsleme tarzı kullanılmıştır.
- Sivri kemer kullanılmıştır. Binalar yükseldikçe artan ağırlık sorununu çözmek için bina yükünü yaymayı sağlayan dayanma kemerleri yapılmıştır. Bu kemerler, aynı zamanda yapılara dekoratif ve estetik bir görünüm kazandırmıştır.
- Pencereler ve açıklıklar ön plana çıkmıştır. Yapılarda duvarlar neredeyse ortadan kaldırılmış ve geniş açıklıklar ile doğal ışık içeri alınmıştır.
- Işık daha da önemli hale gelmiştir. Rengarenk vitray pencerelerden içeri giren ışık huzmeleri, kiliseler içerisinde ruhani bir hava yaratır.
- Gotik mimariyle birlikte, önceleri daha sade olan cephelerde, süslemeli geniş kapılar, çok sayıda heykel ve kabartmalar kullanılmıştır.
- Cephenin tam ortasına gelen, renkli camlarla yapılmış dini resimlerin yer aldığı yuvarlak gül pencereler, bu üslubun diğer önemli özelliklerinden biridir.
Kaynaklar
- DeCombo. Gotik Mimari Nedir?. (16 Ağustos 2019). Alındığı Tarih: 2 Ağustos 2021. Alındığı Yer: decombo.com | Arşiv Bağlantısı