Polis aracından çıkan bir belgeye göre 1935 de içişleri bakanlığı eşarbı yasakladığı iddiası bu ne kadar doğrudur bu sadece bir öneri mıydı yoksa bir genelge mi
merhabalar Anon Sulo
öncelikle soruna doğrudan cevap vermeden önce mantıklı düşünmeye davet ediyorum. osmanlı-türk halkı , dinine örfüne ve kültürüne ne kadar baglı oldugumu soylemeye gerek yok. boyle bir bildirim yayınlanmıs olsa o kadar cok tepki çeker ve iç karısıklığa sebep olurdu ki, yeni savaslardan cıkmıs turkıyenın uretime harcaması gereken para ve emeği, sacma sapan kararlardan cıkan isyanlara harcayamazdı. Atatürk, dindar yada ateist bir nesil yetiştirmek için hiçbir zaman ugrasmadı. hep vicdanı ve fikri hür nesiller yetiştirmeye calıstı. böyle bir karar alması hem fikirlerine, hem emellerine hem mantığa aykırı. yani daha arastırma yapmadan sorunun cevabı belli.
sorduğun soruya gelecek olursak, 1935 yılında bir kısım milletvekili, çarşaf ve peçenin yasaklanması için bir kanun teklifi vermişler iseler de, bunu haber alan Atatürk, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’ya emir vererek bu kanun teklifini geri aldırmıştır. Bu şekilde çarşaf ve peçeyi yasaklayan bir kanun kabul edilmemiştir.3.12.1934 tarihinde kabul edilmiş olan 2596 sayılı kanunda, din adamlarının mabet ve ayinler haricinde, dini kıyafet giyemeyecekleri bir madde var ayrıca,5 Eylül 1925 (1341) tarihinde 2413 sayılı bir kararnamede memur kadınların başlarının açık olmasını zorunlu kılan bir madde var ama SOSYAL HAYATTA KAPNMA ÖZGÜRLÜĞÜNÜ KISITLAYAN BİR KANUN BULUNMAMAKTADIR. bu kanunlar çok tartışma konusu olmuş olsada şahsi fikrim doğru ve gerekli kanunlardı. sonuç olarak Atatürk'ün dine ve baş örtüsüne bir emir yada düşmalığı bulunmamaktadır.
Öncelikli olarak sorunuzda yer verdiğiniz ve İnternet'te başka yerlerde de paylaşıldığını gördüğüm belge herhangi bir hukuki geçerliliğe sahip değil. Bir tamime (genelgeye) ait olduğu ileri sürülen metnin ikinci sayfasına ulaşamadım. Birinci sayfada da paraf veya imza yer almıyor. İmzasız bir metin ise hem hukuken hem de öyle sanıyorum ki, tarihte, herhangi bir geçerliliğe sahip olamaz.
Bunun yanı sıra hiçbir tamimde "yasağını koymuş bulunuyorum" şeklinde birinci tekil şahısta ifadeye yer verilmez. Daha resmi olduğu için genellikle "edilmiştir", "konulmuştur", "yapılmıştır" şeklinde edilgen bir dil tercih edilir. Bu yönüyle de metnin gerçek olmadığı ileri sürülebilir.
Ayrıca sol üst köşedeki damgadan hareketle metni çıkaranın Dahiliye Vekaleti olduğu varsayılırsa Dahiliye Vekaletinin bu şekilde hazırlanacak bir tamimle kural koyma yetkisi yok. Tamimler kanunlara dayanır. Atatürk döneminde peçe, çarşaf ve peştamal yasağıyla ilgili çıkarılmış bir kanun veya en azından bir kanun teklifi de bulunmuyor. Bu nedenle söz konusu tamim olduğu iddia edilen metin hukuki dayanaktan da yoksun.
Yukarıda yer verdiğim gerekçelerle her ne kadar belge muhtemelen sahte olsa da bölgesel olarak peçe ve çarşaf yasakları konmuş. Ancak Ankara'dan destek görmediği için kısa süreli yasaklar olarak uygulanmış. Esasen Atatürk'ün eşinin de çarşaflı olduğu unutulmamalı. Bu açıdan Atatürk döneminde ulusal ve sürekli olarak peçe veya çarşaf, hele hele başörtüsü, yasağının olduğu söylenemez.
Ancak olsaydı bile özellikle peçe yasağı ile ilgili olarak gerekçe aşağı yukarı anlaşılabilir. Kimlik tespitinde yaşanan zorluklar... Nitekim Trabzon Vilayeti Genel Meclisi peçeli kişilerin kimlik tespiti amacıyla karakola götürüleceğiyle ilgili bir düzenlemeye gitmiş. Bu gerekçeyle peçenin II. Abdülhamid döneminde de yasaklandığı malum. Yardımcı Doçent bir öğretim üyesinin makalesini kaynak olarak aşağıya bıraktım. İyi okumalar.