Mülkü ( Tanrı adına , devlet veya doğrudan mülk olarak) yöneten kim, tasarruf hakkı kimin?
Sistemler bir bütün olarak var olur ve bir bütün olarak değerlendirilir.
Sistemlerin alt kademelerinin terazileri de üste uygun olarak şekillenir.
Yani bir sisteme adını verdiğiniz an, idare biçiminden önceliklerine, hukukundan tercih ve beklentilerine, eğitiminden inanç sistemine değin her şeyi ile ilgili yüzde yüze yakın bir isabetle tespit yapabilirsiniz.
Çünkü her sistemin merkezinde öncelediği ve temel kıldığı bir özne olur. İşte o özne tepeden aşağı doğru, bir dünyanın finans merkezinden dünya üzerinde herhangi bir köyün delisine değin tutarlı bir şekilde yaşama sirayet eder. Yani temel paradigmanın dayandığı felsefe yaşamın her alanında hakim kılınır. Bu onun doğasının zorunluluğudur.
Şimdi tahlilimizi yapalım:
1.Tarih 1789: Fransız ihtilali
2. Temel itirazın tarafları: Tüccarlar ve köylüler
3. Temel itirazın gerekçesi: Yük bizde hüküm kralda
4. Temel talep: Üreten yönetecek
5. Temel strateji: Asgari müştereklerde ve haklılık temelinde ortaklık
6. Netice: Başarı ile sonuçlanır
7. İlk iş : Tüccarların ( Ki o günkü adı kent soylusu ya da bilindik adları ile burjuvazi) kader müttefiklerine ihanet eder ve devirdikleri kralların yerine kendileri konar.
8. Köylüler, ücretli köle olarak işçi sınıfının temelini atar.
Ancak aşılması gereken bir sorun vardır. O da ilk başta ortaya konan hak, hukuk, adalet, eşitlik, özgürlük vb. kavramların ne olacağı…
Çözüm görelilikte: Olağan zamanlarda göreli demokrasi olağan olmayan zamanlarda açıktan faşizm…
İşte bu yeni kurulan sistemin adı, kurucusu olan babalarının ( burjuvazi) temel uğraşı olan ticaret ve ondan türetilen sermaye olunca, adı da sermayeye dayalı sistem, yani anamalcı, ana paracı ya da daha bilindik adı ile kapitalizm olur.
Kapitalizm en temel özneyi ve tanrılaştıracak boyutta para olarak ikame eder. Bu ikamenin yaşamın her alanına tepeden aşağı nüfuz edebilmesinin araçlarını bir gerekçeye, felsefeye dayandırma zorunluluğu, çıkar için her yolu mübah kılan pragmatizmi doğurur ( işbitiricilik, faydacılık) .
Pragmatizmin özü faydadır da kimin faydası, kime fayda: Tabi ki efendisine.
Efendinin temel öznesi ne: Tabi ki para
O zaman her yerde ve her koşulda son sözü söyleyecek olan nedir: Tabi ki para…
En başta söylediğimiz üzere sistemler bütünseldir ve tepeden tırnağa kadar birbiri ile uyumlu çarklara sahip olmak zorundadır ki, çarklar sağlıklı işleyebilsin.
İşte adalet de bir ara çark olduğu için ve gerek üstüne tabi, gerek altına müdahil olma zorunluluğundan kaynaklı, hukuk üst başlığı ile egemenin sopası ve hamisi olmak zorundadır.
Ancak bu ta Fransız ihtilalinden bu yana ağızdan bir kere çıkan; temel, evrensel , hak, hukuk, adalet, özgürlük vb. kavramlara da bir şekilde uydurulmak zorundadır. Ancak burada bir sorun açığa çıkar: Özne nesneye uydurulamaz. Aksine nesne özneye uydurulmalıdır. Özne para, nesne hukuktur: Alın size nur topu gibi bir palavra: Adalet mülkün temelidir!
( Malikin de teminatı)
Burada mülk ister tanrı ister devlet isterse para olarak ikame edilsin hiçbir şey değişmez. Burada soracağımız temel soru şu: Mülkü doğrudan veya temsilen yönetme, onun üzerinde tasarruf hakkı kimde?
(Not: Ayrıca , sınıflı toplumların hayatımıza musallat oluşuna vesile olan ve ta köleci toplumdan bu yana buna temel hazırlayan ÖZEL MÜLKİYET'e zum yapmakta fayda vardır. Kaynakçada verilmiştir.)
Kaynaklar
- Friedrich Engels. (2021). Ailenin, Özel Mülkiyetin Ve Devletin Kökeni. Yayınevi: Yordam Kitap. sf: 240.