Memeliler İçindeki En Ayırt Edici Burun Fillerde Evrimleşti!
Fil burunları dünyadaki en ayırt edici memeli koklayıcıları olabilir. Genome Research’de yayımlanan bir araştırmaya göre Afrika filleri insanlar, fareler ve hatta köpekler arasında en fazla sayıda koklamaya ait reseptör genlerine sahip.
Bu tabii ki fillerin polis ekiplerindeki köpeklerin yerlerini alacakları anlamına gelmiyor. Fillerin aktif koklama duyusu genlerinin sayısı şaşırtıcı derecede fazla olsa da (2,000 gen; köpeklerde bulunanın iki katı ve insanda bulunanın beş katı) bilim insanları daha fazla gene sahip olmakla daha iyi koklamak arasında direkt bir ilişki olmadığını söylüyor. Bu sadece koklama duyusuna ait reseptör geni sayısıyla değil, hayvanların onları nasıl kullandığıyla alakalı. Tokyo Üniversitesi uygulamalı biyolojik kimya departmanında araştırmacı olan, çalışmanın yazarı Yoshihito Niimura şöyle söylüyor:
Koklama duyusuna ait reseptör genlerinin koklama duyusu yeteneğine nasıl etki ettiğini tam olarak bilmiyoruz. Örneğin köpekler keskin koku duyularıyla bilinirler ama biz aslında, köpeklerde bu duyuya ait gen sayısının farelerden çok daha az olduğunu biliyoruz. Ancak fareler köpeklerle aynı yeteneği sergileyemiyorlar.
Tüm Reklamları KapatKöpekler hassas birer burna sahipler fakat muhtemelen sezgileri daha az. Köpekler belirli kokularda gayet başarılılar, insanların kokuları gibi. Bu koku moleküllerini çok düşük konsantrasyonlarda bile fark edebilirler. Bu yüzden aldıkları bir kokunun izini takip edebiliyorlar. Köpeklerin insanlarınkine kıyasla milyon kat daha iyi koku duyuları vardır ayrıca kesinlikle bir filden de daha iyiler...
Fillerin avantajı farkedilebilen daha genel kokularda saklı. Önceki çalışmalar Asya fillerinin insanların ve diğer primatların ayırt edebilmesi mümkün olmayan çok benzer koku moleküllerini ayırt edebildiklerini gösterdi. Fillerin bu kadar koku almaya bel bağlamaları sürpriz değil; hortumlarını dünyayla iletişim kurmak için kullanıyorlar. Avuç içinizde bir burnunuz olduğunu hayal edin ve her elinizle bir şeye dokunduğunuzda onu kokluyorsunuz. Her ne zaman yiyeceklere el attıklarında ya da bir arkadaşı selamladıklarında filler burunlarını teste tabi tutuyorlar.
Afrika filleri keskin koku alma duyularını insanlarla başa çıkmak için de kullanıyorlar. Kişisel anlatılara dayalı olarak, Kenya’da herkes vahşi fillerin kabileleri birbirlerinden ayırabildiklerini bilir. 2007’de bir biyoloji çalışması bu olayı araştırdı: Fillerin cesaret ve gücü göstermek için onları mızraklayan Maasai kabilesinin renk ve kokularına agresiflik gösterdikleri görüldü. Filleri avlamayan Kamba kabilesinin ise onları rahatsız etmediklerini fark ettik. Burada kokuları ayırt ettiklerine dair kesin bir belirti görüyoruz.
Bu durum, birçok açıdan canlılara fayda sağlıyor: Filler diğer filleri onların idrarlarından tanıyabiliyor ve çalışmalar bazı fillerin feromonları (hayvanların birbirleriyle iletişim kurmak ve kendi türleri arasında uyarılma gibi istemsiz reaksiyonlara sebep olmak için kullandıkları kokulu kimyasal sinyaller) kullandıklarını gösteriyor.
Fillerin hiç unutmadığı ile ilgili klişe onların koku almalarıyla ilgili olabilir, bu da onların yerleri ve insanları birbirinden ayırmasına yardımcı oluyor. Niimura şunları söylüyor:
Şunu da belirtmeliyim ki filler çok zekidir, bütün övgü iyi bir burna verilemez ama görülüyor ki filler kokuları kullanılabilir bilgiye çevirmekte ustalar.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 10
- 5
- 4
- 2
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- Çeviri Kaynağı: Washington Post | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 23/11/2024 12:57:37 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/2641
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.
This work is an exact translation of the article originally published in Washington Post. Evrim Ağacı is a popular science organization which seeks to increase scientific awareness and knowledge in Turkey, and this translation is a part of those efforts. If you are the author/owner of this article and if you choose it to be taken down, please contact us and we will immediately remove your content. Thank you for your cooperation and understanding.