Polis pozundaki imparatorluğun bu dolaylı yöntemi uygulayacağı ikinci zemin Guatemala’da doğdu. Başkan Jacobo Arbenz 1952 yılı Mayıs ayında bir toprak reformu programı ilan etti. Program en büyüğü Boston merkezli United Fruit Company olan arazi sahiplerinin mülkiyetindeki tarım yapılmayan alanların millileştirmesini içeriyordu. Abraham Lincoln’ün 1862 tarihli Çiftçilik Yasası’ndan esinlenen Arbenz, köylüleri ve yerel tarım işçilerini bağımsız küçük çiftçiler haline koymayı amaçlamıştı. Ama anlaşıldığı kadarıyla, Lincoln’ün idealleri Eisenhoower yönetimi, özellikle de aynı zamanda United Fruit Company yönetim kurulu üyeliği yapan CIA direktörü Alan Dulles için fazla radikal kaçıyordu.
İran’ın petrol ihracatını engellemek için Basra Körfezi’nin ablukaya alınmasını emretti ve Birleşik Devletler tarafından İran’a karşı başlatılan ticaret boykotuna katıldı. Daha doğrudan bir eyleme girişmek mümkün değildi, ama bir yandan da Kore Savaşı Birleşik Devletler ile Britanya’nın dikkatini bir noktaya yoğunlaştırmıştı ki, bu da Sovyetler Birliği’nin İran’a müdahalesinin tehdit oluşturabileceğiydi. Daha incelikli bir yaklaşım gerektiği anlaşılınca CIA, Kermit Roosevelt tarafından yönetilecek olan Ajax Operasyonu’nu hazırladı. Atılacak ilk adım Musaddık’ın sahip olduğu siyasi desteğin altını oymaktı; CIA da bu doğrultuda laik İslami milliyetçilerin bölünmesini sağlayacak düzmece söylentiler yayma üstüne mesai vermeye başladı. Sonunda ordu 1953 yılı Ağustos’unda harekete geçti, Musaddık tutuklandı, yeni bir başbakan atandı, Şah tekrar tahta getirildi ve petrol sanayi millileştirilmekten çıkartıldı.
1950’lerde İran, Guatemala ve Mısır’da yaşananlar, Batı politikalarında Üçüncü Dünya olarak anılmaya başlayan yeni bir dönemeci belirliyordu. İran Başbakanı Mıthammed Musaddık 1951 yılında sonradan [British Petroleum (BP)] adını alacak olan Anglo-İran Petrol Şirketi tarafından işletilen petrol sanayini ulusallaştırdı. Demokratik seçimle göreve gelmiş (ve Time'nin 1951’de Yılın Adamı seçtiği) bir milliyetçi olan Musaddık, İran petrolünden gelen kârın %92’sinin AlOC’ye , yani var lığını uzun zamandan beri koruyan ve Britanya’nın İran üstündeki baskın konumunu belirleyen oluşuma akmasına kimsenin hayretle karşılamadığı bir tavırla karşı çıktı.