Felsefeciler, bilim için neyin mutlaka gerekli olduğu hakkında bol bol konuşurlar; görebildiğim kadarıyla söyledikleri her zaman biraz safça, muhtemelen de yanlıştır.
Neden bazı insanların bilimi sıkıcı ve zor, bazılarının da eğlenceli ve kolay bulduğunu bilmiyorum. Bildiğim, özellikle de bir yönünün bana büyük keyif verdiği: Dünyanın gerçekte nasıl olduğunu çözmeye çalışmanın bu denli hayal gücü gerektirmesi.
Neden? sorusunu ne kadar sık sorarsam, işler de o kadar ilginç hale gelir hep. Fikrim bu yönde: Bir olgu derinleştikçe ilginçliği de artar.
Siz bay ve bayanların matematiği kısmen de olsa anlamanızı isterdim. Kaçırdıklarınız, matematiğin mantık ve kesinliği değildir yalnızca; içerdiği şiir de vardır bunların arasında.
Ama cevabı bilmek zorunda değilim ki. Bir şeyleri bilmemek, varlık nedenimi anlamaksızın gizemli bir evrende kaybolmuş olmak- ki anladığım kadarıyla durum gerçekten de böyle- beni ürkütmüyor.
Bir gün bir paramesyuma bakıyordum. Okul ve üniversite kitaplarında bile hiç bahsi geçmeyen bir şey gördüm. Bu kitaplarda her zaman her şeyi basitçe anlatırlar. Sanki böyle yapınca dünya onların istedikleri gibi olacakmış sanırlar.
Gerçek, tahmin edilenden her zaman daha basittir. Bize gerekli olan hayal gücüdür.