Okul medeniyet değildir, sadece bir araçtır. Okula gidip okuma öğrenmenin faydalarını gösterirseniz, okul ancak o zaman bir işe yarar. Dünyayı karanlıktan, sakat düşünceden, yavuzluktan kurtaran okul değildir, büyük düşünürlerin, bilginlerin, şairlerin yazdıkları kitaplardır. O düşünürlerin, bilginlerin, şairlerin kitaplarını ortaya koymazsanız, okul hiçbir işe yaramaz.
Düşlerimiz de gerçeğin bir yankısı değil midir? Gerçek de bir düş değil midir, bir düş oluvermiyor mu? En sevdiğimiz, en tutunduğumuz gerçek, bir günün sona erip başka bir günün başlamasıyla bir anı olmuyor mu? Anılar da düşlerden büsbütün başka mıdır sanırsınız? Düşlerimiz bizim gelecekteki anılarımız, anılarımız da geçmişteki düşlerimizdir...
Barış dâvasına mı katılmak istiyorsunuz? Çok iyi! önce dille uğraşın. Köylünün kalkınmasını mı istiyorsunuz? Çok iyi! önce dille uğraşın. Veremin kalkmasını mı istiyorsunuz? Çok iyi! önce dille uğraşın...Önce dil. Dil düşüncenin aracıdır da onun için. Dilsiz düşünülemez. O sizin söylediğiniz dâvaların hepsi de düşünceye dayanır, demek ki dile dayanır. O sizin dediğiniz dâvalara Avrupalılar bizden daha iyi çalışıyorlar. Neden? Yüzyıllardan beri kurulmuş bir dilleri var da onun için, o dille düşünebiliyorlar, o dil ile düşündüklerini söyleyebiliyorlar da onun için. XVI. yüzyılda Ronsard, Rabelais, Amyot, Montaigne gibi adamlar Fransız dilini kurmasalardı bir Descartes yetişemezdi, Voltaire, Rousseau, Montesquieu, Diderot yetişemezdi, Fransız devrimi olmazdı. Opera yapmazsanız, resim sergileri açmazsanız, şiirler, romanlar yazılmazsa, her çeşidinden sanat eserleri yaratılmazsa, güzel yaşamanın bir değeri olduğu sezdirilmez, kafalar işletilmezse ülkeyi hastalıklardan kurtaramazsınız...
Bir eseri değerce yargılamaktan çekinmeyen eleştirmeci, yargılarının nesnel olduğunu ileri sürünce korkulacak bir kişidir; kendisinin her şeyi güzeldir, hangi şey çirkindir bildiğini, kendisinin beğendiğinin ancak güzel, beğenmediğinin ise ancak çirkin olacağını sanan, buna inanan bir zavallıdır. Ama öyle kendilerini beğenmiş budalalara kananlar da bulunuyor. Boileau söylemiş: Her budala, kendine hayran edecek daha bir budalayı bulur!
Alnımızın yazısı öyle: biz yazı değil, ışığı, sıcağı değil, ancak yazın, ışığın, sıcağın düşüncesini seviyoruz, bizim içimizde uyandırdığı duyguları seviyoruz.
En güzel yaz, kış gecelerinin karanlığında bütün çiçeklerini, kuşlarını bizim yarattığımız yaz değil midir?
Edebiyat-ı Cedidecilerin ettikleri hizmetin büyük olduğunu biliyorum, biliyorum ama, nasıl söyleyeyim, onlara öyle büyük bir hizmet ettikleri için kızıyorum. Doğrusu, öyle büyük bir hizmet etmeye layık adamlar değillermiş.